6. DÖNEM 2.OLAĞAN PARTİ MECLİSİ TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ (07 Ocak 2023)

7 Ocak tarihinde Ankara’da bir araya gelen Meclisimizin, yürüttüğü tartışma ve çalışmaların sonucunda ulaştığı tespit ve öneriler :

1- İktidar Bloğunun Seçim Stratejisi Baskı, Zulüm ve Halk İradesini Yok Saymaktır

Erdoğan- AKP- MHP iktidar bloğunun kurumsallaştırmaya çalıştığı otoriter rejimin, kalıcı bir diktatörlüğe dönüşüp dönüşmeyeceği bakımından 2023 seçimleri, kritik bir eşiği ifade etmektedir.

Bu nedenle siyasi iktidar hukuku yok saymaktan geri durmamakta, tüm devlet olanaklarını ve yargıyı kendi seçim stratejisinin hizmetine koşmakta, toplumsal ve siyasal muhalefete yönelik her türden baskı ve şiddeti artırmaktadır. Taksim ve Paris saldırıları, yurt içinden yurt dışına doğru uzanan siyasi cinayetler, göze alınabileceklerin çapına ilişkin bir fikir vermektedir.

Ne var ki, bu ülkenin köklü sorunlarına çözüm bulmaktan, emekçilerin, Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere ezilen halklar ile inanç gruplarının, kadınların, LGBTİ+’ların, gençlerin eşitlik, özgürlük ve adalet özlemlerine cevap vermekten çok uzak olan bu iktidar bloğu karşısında toplumsal muhalefet de giderek genişlemekte ve keskinleşmektedir. Bu iktidar bloğunun farklı kimlik ve kültürler nezdinde kaybettiği itibarı yeniden kazanmasına imkan bulunmamaktadır.

Ne var ki altılı masanın strateji ve tutumu, halklara güven vermekten ve demokratik dönüşümün önünü açacak bir alternatif sunmaktan uzaktır. Eski rejimin ihyasının sınırlarını aşamayan altılı masanın bileşenleri, iktidar bloğunun üzerinde kurduğu milliyetçi hegemonyayı kırma cesaretini de gösterememektedir.

Parti Meclisimiz, otoriter siyasal rejimin tasfiyesi ve köklü bir demokrasinin inşası için bütün kesimleri samimi ve sorumlu davranmaya davet ediyor. Yeşil Sol Parti, en geniş mücadele birlikteliklerinin kurulması uğrunda çaba göstermeye devam edecektir.

2- HDP Kapatma Davası, Demokratik Siyasete Sahip Çıkma Davasıdır                                                    

HDP kapatma davası yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin hazine yardımının bloke edilmesi yönündeki kararı ile siyasi iktidarın mahkeme üzerinde kurmuş olduğu vesayet, somut olarak bir kez daha tutanak altına alınmıştır.

Kürt sorununu yok sayan geleneksel devlet politikasının bugünkü yürütücüsü olma misyonunu üstlenen iktidar,  bu vesayetle gerçek yüzünü bir kez daha göstermiştir. Hukukla hiçbir bağı olmayan, darbe ve kayyım rejiminin bir parçası olan bu kararın politik gerekçesi, bu bloğun iktidarda kalabilmek için aldığı bir tedbirden ibaret olup kararla Kürt sorununda güvenlikçi politikalara bağlı kalınacağı mesajı verilmektedir.

Bu nedenle partimiz, tüm bu yıldırma politikalarına karşı demokratik siyasete sahip çıkmaya devam edecek, milyonlarca seçmenin iradesini seçeneksiz bırakmayacaktır.

3- Kadınların Mücadelesi Yeni Bir Yaşamı Kazanma Mücadelesidir

2022 yılı; yoksulluk, işsizlik ve savaşların etkilerini çok düzeyli ve ağır bir şekilde yaşayan kadınlar için de son derece zorlu geçmiştir

Çiğdem Kılıçgün Uçar

Türkiye’de gerekse dünyada aşırı sağcı, neo-faşist, otoriter, muhafazakar hareket ve iktidarlar, kadın kazanımlarının aşındırılması için var gücüyle çalışmış, kadın düşmanlığını, LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığı ve homofobiyi tırmandırmıştır.

Bununla birlikte, kadınlar bir yandan yoksulluğa, yolsuzluğa, işsizliğe, güvencesizliğe, doğa ve yaşam alanlarının talanına, toplumsal müştereklerin, hak ve özgürlüklerin gaspına karşı yükselen halk ayaklanmalarına nitelik ve nicelik olarak damgalarını vururken, diğer yandan her türden patriyarkal saldırganlığa karşı direnmekte ve meydanları doldurmaktadırlar. Bugün dünyanın tüm sokaklarında İran’dan yükselen kadın çığlığı yankılanmaktadır: Jin, Jiyan, Azadi!

Hukuksuz bir idari işlemle İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmaktan çıkılmış, dahası bu hukuksuzluk Danıştay tarafından onanmıştır.  Partimiz, bu kararı hükümsüz kılarak meydanları dolduran, bu sözleşmenin teminatı mücadelemizdir diyen kadınların iradesini bir kez daha selamlamaktadır.

Parti meclisimiz tüm siyasi partileri, kadınların nasıl örtüneceğini dahi tarif eden, belirli bir din ve mezhebe özgü bir giyim kuşam biçimini bir standart gibi anayasal metin haline getiren, kadınları başörtülü ve başörtüsüz olarak bölen, eşitlik ilkesine alenen aykırı, LGBTİ+’ların varoluşuna dönük saldırılara “meşru” zemin oluşturmak üzere onları sapkın olarak etiketleyen, sınırlarını kendisinin belirlediği bir aile formunu dayatarak geleneksel cinsiyet rollerini pekiştiren bu teklifi reddetmeye çağırmaktadır. Temel hakların referandum konusu yapılmasına şiddetle karşı çıkmaktadır. İçeriği bir yana, antidemokratik ve katılıma kapalı yapım süreci nedeniyle bile bu teklif reddedilmeyi hakketmektedir.

4- Halkı Yoksullaştıran Siyasi İktidar Seçim Bütçesi İle Emekçileri İkna Edemez  

Örgütlenme özgürlüğünü engelleyen, hak taleplerini yasaklayan, KHK adı verilen gece yarısı kararlarıyla muhalif kamu emekçilerinin çalışma hakkını gasp eden, emekçileri yoksulluk ve işsizliğe terk eden, her yıl binlerce emekçinin iş cinayetleriyle aramızdan koparılmasına, sakat kalmasına, psikolojik ve fizyolojik sağlıklarını kaybetmelerine göz yuman siyasi iktidar, seçimler yaklaştıkça yandaş sendikalarıyla birlikte emekçilerin desteğini kazanmak üzere harekete geçmektedir.

Asgari ücrete,  emekli maaşlarına ve kamu çalışanlarına yapılan farklı orandaki ‘’zamlar’’, iktidarın çaresizliğini ifade etmektedir. Halktan dolaylı vergilerle elde ettiği gelirleri sermayeye, savaşa ve yandaşlara ayırma politikası siyasi bir tercihtir. Partimiz bütçe kaynaklarının nereye ve nasıl harcanması gerektiğine ilişkin kararlara halkın katılma hakkını savunmaktadır. Halkın söz, yetki ve karar sahibi olduğu yeni bir toplumsal düzen kurulmadan emekçilerin nefes alması mümkün değildir. Emeklilere insanca bir yaşamdan uzak bir standart öngören politikalar devam ettiği sürece çözüldüğü iddia edilen EYT sorunu yeni biçimlerde devam edecektir.

Erdoğan- AKP- MHP iktidar bloğunun seçim bütçesi kapsamında devreye soktuğu palyatif çözümler, giderek yoksullaştırdığı, işsiz ve çaresiz bıraktığı emekçileri kandırmaya yetmeyecektir.     

Yeşil Sol Parti, bütün yurttaşlarımızın temel gelir hakkını elde etmesinin en önemli insan hakkı olduğunu kabul etmektedir. Temel gelir hakkını, sadece düzenli ücrete sahip olma hakkı ile sınırlı görmemekte herkes için garanti edilecek bir minimum refah seviyesi olarak kabul etmekte ve eğitime sağlığa, adalete vb. erişim hakkını bunun bir parçası saymaktadır. Bu hakkın kazanılmasını, yurttaşların yüz yüze olduğu derin yoksulluğun ortadan kalkması ve temel ihtiyaçlara erişilebilirliğin yükselmesi bakımından elzem bulmakta bu hakkın kazanılması için mücadeleye etmeye devam edeceğini açıklamaktadır.

5- Kentleri, Dağları, Ormanları, Ovaları ve Doğayı Talan Etmek, Siyasi İktidarın Politik Tercihidir

Siyasi iktidar, geçmiş yıllarda uygulamaya koymuş olduğu rant, talan ve sermaye odaklı projeler ile doğaya verdiği zararları durdurmak ve telafi etmek bir yana yeni yıkım projeleri açıklamaktadır. Kaz Dağları, Cerattepe, Kanal İstanbul, Hasankeyf, Akbelen, Akkuyu nükleer santrali ve başta Aydın, Erzincan, Şırnak’ta yaşananlar olmak üzere ülkenin tamamında geri döndürülemez yıkımlara devam edeceğini beyan etmektedir. JES’ler, HES’ler, RES’ler, taş ocakları ve maden arama sahaları ile ormanlar, meralar, yaylalar, tarım arazileri, sular ve endemik türler üzerindeki ekolojik yıkım devam etmekte; güvenlik barajları ile bu yıkımların üzerine insansızlaştırma/göçertme politikaları da eklenmektedir.

Endüstriyel politikalar ile devasa ölçeklerde kentler, barajlar, organize sanayi bölgeleri kurulmuş ve kurulmaktadır. Kar hırsı için her şey ve herkes metalaştırılmakta talan, tahribat, katliam, yıkım, yağma bunun olağan yöntemleri olarak kullanılmaktadır.

Eko-kırıma dur demek ve toprağa, suya, doğaya sahip çıkmak isteyen yerel halklar ile ekoloji hareketleri susturulmaya çalışılmakta, sistemli olarak baskı ve şiddet politikalarıyla kuşatılmaktadır.  Rejimin bu talan politikaları halk nezdinde bir meşruiyet kazanamamakta ve ekolojik mücadeleler, yeni bir toplumsal muhalefet alanı olarak giderek gelişmektedir. Yeşil Sol Parti, bu mücadelenin bir parçası olarak eko-kırım politikalarını her yerde teşhir etmek ve direnme hakkını kullanmak konusundaki kararlılığını bir kez daha ifade etmektedir.

İbrahim Akın

6- Demokratik Anayasa Talebi, Demokratik Cumhuriyet Mücadelesidir

 Türkiye halklarının geleceğinin kazanılması ve biriken sorunları için tek çözüm, sistemin radikal demokratik dönüşümüdür.  Çözüm, üçüncü yoldur: Ekolojik, sosyal, laik ve özgürlükçü bir “Demokratik Cumhuriyet”in inşasıdır.

Parti Meclisimiz, “Demokratik Cumhuriyet”i inşa hedefine ulaşmak için bu ufku paylaşan tüm toplumsal ve siyasal hareketleri, ortak mücadele ve dayanışmayı güçlendirmeye; eşit, özgür ve demokratik bir gelecek uğruna birleşik mücadeleye çağırmaktadır.

Parti Meclisimiz Türkiye’de yaşanan çoklu krizi derinleştiren en önemli sebeplerden biri olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni değiştirmeyi; bunun yerine demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi bir düzenin kurulması ile güçlü demokrasinin inşasını temel hedef olarak belirlemektedir.

Demokratik bir cumhuriyetin inşası, demokratik bir tartışma ortamının yaratılarak emekçilerin ve ezilenlerin eşit ve eksiksiz katılımıyla yeni bir anayasanın yapılmasından geçmektedir. Yeni bir yaşamın inşa edilmesi için bu iradenin, toplumsal bir sözleşme ile teminat altına alınması kaçınılmazdır.

Parti Meclisimiz doğanın, tüm canlıların ve insanların haklarının ve geleceğinin güvence altına alınmasını sağlayan, eşit yurttaşlık hakkını tanıyan ekolojik demokratik bir anayasa mücadelesini yılmaksızın sürdüreceğini bir kez daha vurgulamaktadır.

7 -Barışı Örgütlemek Savaş Politikalarını Boşa Çıkarmaktır

Türkiye’nin bugün ekonomiden siyasete, yönetim biçiminden toplumsal ilişkilere kadar yaşadığı sorunların temelinde, iktidarın içeride ve dışarıda derinleştirdiği kutuplaştırma, gerginlik, çatışma ve savaş politikaları yatmaktadır. Başta Kürt halkının demokratik kazanımları olmak üzere tüm toplumsal ve siyasal muhalefeti hedef alan bu çatışmacı zihniyet, ülke sınırlarının içinde de dışında da politik bir tutuma dönüşmektedir.

Gezegenimiz henüz Kovid-19 salgınının etkileriyle uğraşırken Rusya-Ukrayna savaşının başlaması; doğudan batıya, kuzeyden güneye dünyayı derinden sarstı. Siyasi iktidar, bu savaşın yarattığı yeni dengeler üzerinden seçimlerde kendi lehine sonuçlar doğuracak bir pozisyon alması için Rusya ile diplomasi başlattı bile.  Suriye ile yeniden görüşme arzusu ise, Kürtlerin kazanımlarını yok etme üzerine kurulu. Rusya-Ukrayna savaşının sürmesi, enerji krizi, gıda güvenliği sorunu, merkez kapitalist ülkeler dışında kalan ülkelerin borç krizi, küresel borç artışı ve iklim değişikliğinin kötüleşen etkisi 2023’te dünyayı bekleyen risklerin en başında yer almaktadır.

Bugün Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, Doğu Akdeniz’de, Ege’de yürütülen savaş ve gerginlik politikaları, gerilim ve çatışma stratejisi ülkemizi belirsiz bir geleceğe sürüklemektedir. Bu politikalarda ısrar, ‘gerçeklikten kopmak’ dışında bir anlam ifade etmemektedir. Yitirilen canların, yaşanan yıkımların, soframızdan eksilen ekmeğin, cebimizde değersizleşen paranın, çoraklaştırılan inanç ve insani değerler dünyamızın, çürüyen toplumsal ilişkilerimizin sebebi bu iktidar politikalarıdır. Halklar siyasal aktörlerden barışı, demokrasiyi, özgürlükleri, toplumsal adaleti inşa etmelerini beklerken bugün toplumsal barıştan söz etmek neredeyse suç addedilmektedir. Toplum kamplara bölünmüş, nefret söylemi doğal söylem haline getirilmiştir.

Savaşı stratejisini siyasetinin merkezine koyan iktidar, İmralı’dan başlayarak tecrit sistemini toplumsal ve siyasal muhalefetin tamamına doğru genişletmektedir. Partimiz, bu anlamda tecride karşı mücadelenin barış ve demokrasi mücadelesi olduğunu tespit etmektedir. Nefret dilini reddetmektedir. Ve en önemlisi, siyasi iktidarın rejimin bekası için ülkemizde ve bölgemizde yürüttüğü savaş stratejisinin karşında yerel, bölgesel ve enternasyonal düzeyde barışı örgütlemek için harekete geçerek karşılık verme kararlılığını yeniden hatırlatmaktadır.

8-Mültecilerin Statüleri Tanınmalı, İnsana Yaraşır Bir Yaşamın Tüm Koşulları Temin Edilmelidir

Küresel göç hareketlerinin pek çok nedeni olsa da Türkiye’ye göçün merkezinde bizzat iktidar bloğunun müsebbibi olduğu savaş politikaları yer alıyor. Suriye’ye karşı savaşın tarafı olan iktidar bloğu, milyonlarca insanın Türkiye ve diğer ülkelere göç etmesine sebebiyet verdi. Halen Rojava’ya karşı yürüttüğü işgal/savaş siyaseti nedeniyle milyonlarca insanın özgürlüğü ve yaşama hakkı tehlike altında.

Partimiz, gerek ekonomik, siyasi, iklim vb. temelli gerekse süre giden savaşlar nedeniyle Suriye, Afganistan, Afrika ve diğer ülke ve bölgelerden göç etmek durumunda kalan ve ülkemize yaşayan milyonlarca mülteciye yönelen nefret söylemine, yabancı düşmanlığına, şiddet ve ağır sömürüye karşı tüm emekçi ve ezilenleri mültecilerle dayanışmaya çağırır. Mültecilerin statülerinin ve buna bağlı haklarının tanınması ve insan onuruna yaraşır bir hayatın tüm koşullarının sağlanması mücadelesini, öznesini tanıyarak ve ikameciliğe düşmeksizin kendi mücadelesi olarak görür.

9- Demokratik Siyaset Temelinde En Geniş Mücadele ve Dayanışma Ağları Kurulmalıdır

Siyasi iktidar tarafından;  gözaltı, tutuklama, şiddet, sansür ve para cezaları ile özgür basın çalışamaz duruma getirilerek toplumun tüm itiraz mekanizmaları felce uğratılmaktadır.

Kobanê kumpas davası, HDP kapatma davası ve Gezi davasında verilen cezalar, grev yasakları, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını onaylayan Danıştay kararı örneklerinde de görüldüğü üzere yargı, iktidar tarafından siyasi bir araç olarak kullanılıyor. Dahası da var. Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır’ın yanı sıra Demokratik Bölgeler Partisi’nin üye ve yöneticileri hukuksuz şekilde tutuklanıyor. HDP ve DBP belediyelerine dönük kayyım gaspları sürüyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu siyasi yasaklı hale getirilmek isteniyor. HDP belediyelerinden sonra İstanbul Belediyesinin de kayyım ile gasp edilmesinin hazırlıklarına girişiliyor.

Parti meclisimiz, tüm bu saldırılara karşı en geniş mücadele ve dayanışma ağını kurmak için siyasal ve toplumsal muhalefeti harekete geçmeye çağırıyor.

10- Köklü ve Radikal Bir Demokratik Dönüşümün Kapılarını Zorlayabilecek Yegane Zemin Emek ve Özgürlük İttifakıdır

Türkiye’nin tek adam rejiminden kurtulması için emeği ve özgürlükleri savunanların bir araya gelmesi elzemdir. Demokratlar, sosyalistler, kadınlar, gençler, ekolojistler, kimlikleri ve inançları yok sayılanlar Emek ve Özgürlük İttifakı’nın doğal ve potansiyel bileşenleridir.

Bugün Partimize düşen, bu rejimi tüm sonuç ve kurumlarıyla ortadan kaldırmak, mevcut güçler dizilişini emekçiler ve ezilenler lehine bozarak köklü bir demokratik dönüşümün önünü açmak üzere yola çıkan bu ittifakı genişletmek ve toplumsal tabanına kavuşması için elinden geleni yapmaktır.

Cevapsız Bırakılamayacak Bir Soru: Nasıl bir Cumhurbaşkanı adayı istiyoruz?

Bileşeni olduğumuz Emek ve Özgürlük İttifakı gibi partimizin de bu soruya cevabı; emekçilerin, ezilen halkların ve inanç gruplarının, kadınların, LGBTİ+’ların, gençlerin, doğa ve yaşam savunucularının eşitlik ve özgürlük taleplerini gören, müesses nizamın sınırlarına sığmayan varoluş ve özlemlerini anlayan, tüm bunlar için vazgeçilmez olan demokratik dönüşümün önünü açmaya namzet ortak bir Cumhurbaşkanı adayıdır.

Gerek partimiz gerekse müttefiklerimiz tarihsel sorumluluklarının bilincindedir. Beklentimiz, hangi ittifak içerisinde yer alırsa alsın kendisini mevcut rejime muhalif olarak konumlandıran tüm siyasi aktörlerin aynı sorumluluk bilinciyle hareket etmesi ve ülkenin demokratik dönüşümünün önünü açacak adımlar atmasıdır.

Yeşil Sol Parti olarak, bu amaçlar uğruna mücadelede üzerimize düşen görevleri üstlenmekten geri durmayacağımızı taahhüt ederken başta muhalefet olmak üzere bütün toplumsal güçleri de bu tarihi sorumluluğun gereğini yerine getirmeye çağırıyoruz.

11-Buradayız,  Mutlaka Kazanacağız

Kendimize, müttefiklerimize, eşitlik ve özgürlüğe susayan siyasal ve toplumsal dinamiklerin dönüştürücü gücüne inanıyoruz. Buradayız, 2023’ü mutlaka kazanacağız!

15 Ocak günü “Yoksulluğa, savaşa, baskılara dur” demek “birlikte değiştirme” umudunu büyütmek için Emek ve Özgürlük İttifakı olarak İstanbul Kartal Meydanı’nda yapacağımız mitingde buluşmak üzere…

PAYLAŞ