5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle tüm yaşam savunucularını, iklim ve ekoloji mücadelesi verenleri selamlıyoruz. İklim krizini ve ekolojik tahribatı dayanışma ve ortak mücadele ile durdurabileceğimize inanıyoruz .
1972 yılında İsveç’in Stokholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda alınan kararla 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi. Bugün 52. yılında olduğumuz bu kabul, tüm ülkeler ve toplumlar nezdinde çevre bilincinin gelişmesine katkı sundu. Çevrenin korunması konusunda dünya çapında farkındalık yaratılması ve eylemlerde bulunulması, sanayinin giderek daha geliştiği, kentlerin daha çok büyüdüğü son 50 yılda çok önemli bir konu oldu.
Ancak bugün geldiğimiz noktada, bu 52 yılın ardından bırakın çevreyi korumayı büyük ekolojik sorunlarla karşılıyoruz. Doğal varlıklar ve verimli araziler, yatırım alanlarına dönüşmüş durumda. Tüm canlıların temiz havaya, temiz toprağa ve temiz suya erişimi kısıtlı. Endüstrinin geldiği boyut, devasa enerji, ulaşım yatırımları ve kentleşme politikaları sonucunda ekolojik denge her geçen gün daha çok sarsılıyor. Kentimizde de çok sık yaşadığımız olağanüstü hava olaylarının nedenlerinden olan iklim değişikliği, beraberinde kuraklık, suyun aşırı kullanımı ve kirlenmesi, ormanların parçalanması ve sonucu yaşanan ormansızlaşma, tarım alanlarındaki verimliliğin azalması, ranta dayalı plansız yapılaşma, plastiğin üretiminin durdurulamaması günümüzde ekolojik tahribatı giderek daha da çoğaltıyor.
Daha 4 ay önce Erzincan İliç’te bir büyük felaket yaşandı, tüm Fırat havzasına siyanür içeren tonlarca bileşik aktı, işçiler hayatlarını kaybettiler, hala cenazelerine
var, siyanürle altın ayrıştırılan madenler bulundukları her yerde benzer tehlikeyi taşıyor. Paris İklim Anlaşmasını imzaladık ama kömür üretimini, termik santralleri çoğaltıp duruyoruz. Mersin’in en güzel yerine devasa bir Nükleer Santral yapılıyor, Sinop’ta da yapılması planlanıyor. Eski ve pahalı teknolojilerle üstelik doğayı da yok ederek yeni ve güçlü bir gelecek kurmak mümkün değil.
Yarın daha geç olmadan yerelimizden başlayarak, kentimizi, ülkemizi ve dünyamızı korumaya ihtiyacımız var.
Yapacağımız tüm işlerde, alacağımız tüm kararlarda:
İnsanı doğanın bir parçası olarak görmeli ve tüm canlıların içsel bir değeri olduğunu kabul etmeliyiz.
Doğaya uyum ilkesi doğrultusunda ekolojik dengeyi ve gelecek kuşakların haklarını gözeten, doğayı koruyan, insan merkezli olmayan politikaların oluşmasına çalışmalıyız.
Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya hedeflemeli;
Yerelden, yerinden ve doğrudan demokrasiyi benimsemeliyiz.
İnsanın, insana ve doğaya şiddet uygulamasına karşı çıkmalı, barışı savunmalıyız.
İnsanın sadece hakları değil doğaya karşı yükümlülükleri olduğunu kabul eden bir yurttaşlık anlayışını kabul etmeliyiz.
Katılımcılığı, çoğulculuğu ve farklı olma hakkını kabul etmeli ve her düzeyde savunmalıyız.
Siyasetin temsili değil doğrudan yapılabilmesini savunmalı ve her türlü kalıcı hiyerarşiye karşı çıkmalıyız.
Bu ilkeleri savunan herkesi birlikte mücadeleye çağırıyoruz. Ekoloji mücadelesi veren tüm yaşam ve doğa savunucularını Yeşil Sol Parti’ye davet ediyoruz.