“İKLİM KANUNU” ADI ALTINDA GETİRİLMEK İSTENENBİR YIKIM DÜZENLEMESİDİR.

İktidar bloku tarafından kapalı kapılar arkasında hazırlanarak Meclis gündemine getirilen “İklim Kanunu”, iktidar milletvekillerinin çoğunluğu sayesinde Meclisteki komisyondan geçirildi ve Genel Kurulda görüşülmeyi bekliyor.
AKP-MHP iktidarının “ben yaptım oldu” anlayışıyla ve demokratik katılımcılığa aykırı bir şekilde yürüttüğü yasa yapma pratiği, “İklim Kanunu” konusunda bir kez daha karşımıza çıkmıştır. Ne siyasal muhalefetin ne konuyla ilgili toplumsal kesimlerin ne de sivil toplum kuruluşlarının değerlendirmelerine başvurulmadan hazırlanan bu teklif, iktidar milletvekillerinin aritmetik çoğunluğunun gücüyle apar topar bir şekilde Meclisten geçirilmek istenmektedir.
Gündeme getirilen “İklim Kanunu”, çevre örgütlerinin ve doğal yaşam savunucularının değil, iklim krizinin asıl sorumluları olan patronların, şirketlerin ve sermaye çevrelerinin görüşü alınarak hazırlanmış, sadece o çevrenin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirilmiştir.
Teklif hazırlanırken halkın ve özellikle de kırılgan toplulukların beklentileri göz ardı edilmiş, ekolojik adaletsizliklerin önlenmesi gözetilmemiştir.
Bu, iklim krizine neden olan suçları meşrulaştırma teklifidir
İklim krizi, bir bütün olarak gezegenin ve ekosistemlerdeki tüm canlıların yaşamlarını tehdit eden, acil ve uluslararası çaba gerektiren küresel bir sorundur. Ancak iktidar tarafından hazırlanan İklim Kanunu Teklifi bu krizin ciddiyetini ve aciliyetini görünmez kılmaya çalışmaktadır.
Toplumsal, ekonomik ve ekolojik yaşama ilişkin ne varsa her şeyi metalaştıran kapitalizmin yarattığı bir sonuç olan iklim krizi, şirketlerin çıkarlarını korumak üzere çaba gösteren iktidar tarafından sermaye için ticari bir fırsata dönüştürülmek; toprağı, suyu ve havayı kirletme hakkının meşrulaştırılması yoluyla yeni bir ticari sistem yaratılmak istenmektedir.
Meclis gündemine gelen bu teklifin yasalaşması durumunda oluşturulacak olan Emisyon Ticaret Sistemi üzerinden kirletme hakkı satın alacak şirketlerin havayı, suyu, toprağı kirletmesi ve dolayısıyla iklim krizine neden olan faaliyetleri sürdürmesi yasal güvence altına alınacak ve böylece ekokırım suçu, kirletme hakkını satın alacak şirketler için meşru hale getirilmiş olacaktır. Bu düzenleme, sürdürülebilirlik ve “İklim Kanunu” adı altında ekolojik politikalar üretilmesinin önünde bir engele dönüşecektir.
Yapılmak istenen İklim Kanunu değil, ticari bir düzenlemedir
Meclis gündemine getirilmiş olan bu teklifle ekosistemlerin kendine özgü hakları yok sayılmakta, insan merkezli ve büyüme odaklı bir yaklaşım sergilenerek giderek derinleşmekte olan iklim krizi bir metaya dönüştürülmek istenmektedir.
“İklim Kanunu Teklifi” sermaye gruplarına ve büyük şirketlere yeni piyasa alanları açmayı, karbon ticareti ve finansman mekanizmalarıyla doğayı metalaştırmayı hedeflemektedir. Özellikle Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve karbon piyasası düzenlemeleri ile doğayı ve emeği korumak yerine, şirketlerin kirletme hakkı satın alabilecekleri ve kirliliklerini para ile aklayabilecekleri bir sistem kurulmak istenmektedir.
Teklifte fosil yakıt kullanımına ilişkin bir hedef yok
Kanun teklifinin birçok eksik ve yanlış yanı olmakla birlikte, iklim krizinin en büyük aktörlerinden biri olan fosil yakıtların kullanımına ilişkin sınırlayıcı herhangi bir düzenleme ya da hedef içermemektedir.
Her ne kadar “mutlak azaltım” yerine “net sıfır emisyon” bir hedef olarak konulmuş olsa da, fosil yakıt kullanımı sonlandırılmadan bu hedefe dahi ulaşmak mümkün değildir. Fosil yakıt kullanımına ilişkin bir düzenleme içermeyen bu metnin “İklim Kanunu” olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Ekokırım suçu yasalarda yer almalıdır
İklim krizi kendiliğinden ortaya çıkan tekil bir olgu olmayıp, bir bütün olarak gerçekleştirilen ekolojik tahribatın kaçınılmaz sonuçlarından biridir. Bu krizin önlenmesi ya da etkilerinin sınırlandırılması için soruna bütüncül bir yaklaşım geliştirmek zorunludur.
Ekokırım suçunun yasalarda yer alması talebi, ekolojik tahribata neden olan ve doğaya karşı işlenen çevre suçlarına karşı yaptırımı hedeflemektedir.
Mevcut ekolojik sorunlar karşısında bütünsel bakış açısıyla yapılacak bir mücadelenin en önemli bileşeni olan ekokırım suçunun yasalarda yer alması sağlanmadan, ekolojik yıkımın ve iklim krizinin önüne geçilmesi mümkün değildir.
Parlamentoyu doğanın haklarını korumaya davet ediyoruz
Her ne kadar başka bir dünya mümkün olsa da insanlık ve dünyadaki tüm canlılar için başka bir gezegen mümkün değil.
Havanın, suyun, toprağın ve bir bütün olarak doğanın haklarını savunmak; gezegenimizi yok oluşa karşı korumak hepimizin sorumluluğudur.
Yeşil Sol Parti olarak parlamentodaki tüm milletvekillerini “İklim Kanunu” adı altında getirilmek istenen yıkım ve rant yasasına karşı çıkmaya, yasanın Meclisten geçirilmemesi için toplumun tüm kesimleriyle birlikte hareket etmeye, halkın ve doğanın çıkarları doğrultusunda bir düzenleme yapılması için mücadele etmeye çağırıyoruz.
İklimi değil, sistemi değiştirelim!
YEŞİL SOL PARTİ

                                          

Bizimle İletişime Geç

Yeşil Sol Parti
web sayfasına hoş geldiniz.
Yeşil Sol Parti'ye destek olmak amacıyla bağışta bulunmak için:
Yeşil Sol Parti
Ziraaat Bankası Mithatpaşa Şb.
Hesap No: 97802160 5001
İban No: TR89 0001 0012 6297 8021 6050 01