DOĞAYLA UYUMLU, YAŞANILABİLİR BİR DÜNYA İÇİN BARIŞ HEMEN ŞİMDİ
Milyonlarca insanın ölümüne yol açan, Büyük yıkımların, göçlerin ve derin acıların yaşandığı iki dünya savaşından sonra her yıl 1 Eylül, barış taleplerinin dillendirildiği bir gün olarak kutlanmaktadır.
Eşit, adil ve özgür bir dünyada, barış içinde yaşamak mümkünken, küresel kapitalist güçlerin, bitmek tükenmek bilmeyen hırsı adaletsizliği ve yoksulluğu artırırken, savaş ve şiddet körükleniyor. Dünyayı yöneten kapitalist güçler, geleceği savaşla inşa etmekten vazgeçmediklerini her fırsatta gösteriyorlar. Her yıl on binlerce insan silahlı çatışmalarda yaşamını yitiriyor.
Başta bölgemiz olmak üzere tüm dünyada silahlar konuştukça insanlık ve doğa ağır bedeller ödüyor. Sadece savaşanlar değil, kadınlar, çocuklar, gençler ölüyor, sakat kalıyor, salgın hastalıklar, evsizler, sığınmacılar çoğalıyor. Dünya halklarını mutlu biçimde yaşatabilecek kaynaklar savaş için harcanıyor. Kısaca, savaşın bedelini kadınlar, çocuklar, gezegenimiz ve gelecek nesiller en ağır şekilde ödüyor. Savaş sadece insanların değil, diğer canlıların da yaşam haklarını ellerinden alıyor,
Türkiye uzun süredir, sorunlarını diyalog ve müzakere yoluyla çözmek yerine savaş ve çatışma yöntemlerini kullanmayı tercih eden bir politika izlemektedir. İktidarın içeride ve dışarıda benimsediği savaş politikaları ülkeyi sonu görünmeyen bir karanlığa doğru sürüklüyor. AKP-MHP iktidarı barış için adım atmak yerine içerde ve dışarıda kürtlere karşı bir savaş yürütmektedir. Bu nedenle silahlı çatışmalar ülke içi ve ülke dışında devam etmektedir. Kürt sorununun çözümsüz kalması nedeniyle, çatışma ve savaşın kapsadığı alan giderek büyümektedir. Sürdürülen bu savaş politikaları, yaşamın bütün alanlarını olumsuz etkilemektedir.
Yıllardır şiddet ve baskı politikalarının bedelini hepimiz ödüyoruz. Devletin silahlı çatışma ve savaş halini sürdürmek için ülke içinde ve ülke dışında yürüttüğü askeri faaliyetlerin ekonomik maliyeti oldukça yüksek. Ekonomik kaynakların güvenlik politikalarına ayrılması nedeniyle ekmeğimiz küçülürken bir avuç yandaşın kasaları doluyor. Demokrasi ve özgürlükler rafa kaldırılıyor, insan hakları, hukuk ve adalet yok sayılıyor, doğa yok ediliyor. Savaşlarla evi barkı yıkılan mülteciler, sermaye için ucuz emek, iktidarlar için ırkçılığı kışkırtma aracı olarak kullanılıyor.
Ülkemizin içine itildiği şiddet sarmalından bir an önce çıkabilmesi için savaş çığırtkanlarına karşı barış mücadelesini güçlendirmenin önemi ortadadır. Çünkü barışı kazanmak, eşitliği ve demokrasiyi kazanmanın ön koşuludur.
Türkiye halklarının yıllardır özlem duyduğu, silahların susup barış ve kardeşlik duygularının güçlendiği bir ortamın yaratılması demokrasi güçlerinin önünde önemli bir görev olarak durmaktadır. Barışı kazanmak için mücadeleye her zamankinden daha büyük ihtiyaç duyulmaktadır.
Baskı ve şiddetin yoğunlaştığı, halkların birbirine karşı kışkırtılmaya çalışıldığı, ırkçılığın körüklendiği bugünlerde bizlere düşen barış ve demokrasi mücadelesini güçlendirmek, savaş, baskı ve şiddet politikalarına karşı çıkmaktır. Silahların ve savaşın konuştuğu yerde ne barış, ne demokrasi, ne de özgürlükten söz edilebilir. Bu nedenle savaşa ve ölümlere karşı 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde sesimizi daha gür çıkarmalıyız.
Yeşil Sol Parti olarak ekonomik, demokratik ve ekolojik mücadelenin aynı zamanda barış mücadelesi olduğu inancıyla, demokrasiden, adaletten, özgürlükten, emekten ve doğadan yana bütün güçleri 1 Eylül’de barış taleplerini haykırmaya çağırıyor. 1 Eylül Dünya barış Günü’nü kutluyoruz.
YEŞİL SOL PARTİ MERKEZ YÜRÜTME KURULU