Beştaş: Filistin’e zeytin dalı uzatıyorsunuz Kürtlere karşı bomba tutuyorsunuz

Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş, milletvekillerimiz ile birlikte Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Şu anda Ortadoğu’da devam eden savaş, yangın hali, ölümler ve özgûn olarak da Kuzey Doğru Suriye’de yaşananları sizlerle paylaşacağız. Ortadoğu küresel hegemon güçlerin savaşlarını yaptıkları merkez olma özelliğini korumaya devam ediyor. Dış güçler, uluslararası mekanizmalar, devletler her zaman Ortadoğu’yu kendi aralarındaki savaşın bir merkezi ve odağı haline getirdiler. Buna devam ettikleri ve maalesef çözüm odaklı yaklaşmadıkları için insanlar Filistin’de, Gazze’de, Kuzey ve Doğru Suriye’de ölmeye devam ediyor. Çünkü savaşlarda ısrar var, çünkü savaşlarda bu güçlerin ve devletlerin çıkarları var. Maalesef Filistin meselesi de araçsallaştırılmış durumda. Buna ilişkin görüşlerimizi daha önce paylaşmıştık. Yine bu merkezlerden biri de bir bütün olarak Kürdistan coğrafyasıdır. Kuzey-Doğu Suriye’de, Kürdistan Bölgesel Yönetiminde ve Türkiye’de bu çatışmalar, ölümler, savaş hali devam ediyor. Maalesef bunun en büyük sıkıntısını ve acısını buralarda yaşayan insanlar çekiyor.

Ceylanpınar’a dair söylenenlerin tamamının yalan olduğunu veriler ispatlamıştı


Peki, bizde ne oluyor? Belki dünya ve Türkiye tarihinde bir dışişleri bakanının savaş ve operasyon çağrısı yaptığını çok duymadık. Bu görev Milli Savunma Bakanınındır, askeri güçlerindir. Politikalar böyle belirlenir. Ama Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, belki Milli Savunma Bakanı sıfatıyla belki MİT Başkanı ve Dışişleri Bakanı sıfatıyla şöyle bir açıklama yaptı: “Özellikle Irak ve Suriye’de PKK ve YPG’ye ait alt yapı üst yapı tesisleri, enerji tesisleri silahlı kuvvetlerimizin, istihbarat örgütlerimizin topyekun meşru hedefidir. 3’üncü taraflara ve şahıslara operasyon bölgelerinden uzaklaşmalarını tavsiye ederim”. Devamında Ankara’da gerçekleştirilen saldırıya dair saldırganların Kuzey ve Doğu Suriye’den geldiğini tespit ettiklerini ifade ediyor ama buna ilişkin somut bir veri ve kanıt sunmaya gerek duymuyorlar. “Biz meşrudur, şuradan geldi diyoruz, siz de kabul edin. Buna itiraz edemezsiniz” diyorlar. Halbuki bundan önce bunun aksini defalarca yaşadık. Ceylanpınar saldırısı buna en önemli örnektir. Çözüm Sürecinin bitirilmesine gerekçe olarak gösterilen bu eylemde sonradan söylenenlerin tamamının yalan olduğunu veriler ve kanıtlarla ispatladılar. 

Dışişleri Bakanı TSK kumandanı sıfatıyla konuşuyor

Dışişleri Bakanının bu açıklaması başlı başına taraf olduğumuz Cenevre Konvansiyonuna, BM statüsüne ve savaş hukukuna aykırıdır. Hakan Fidan, dünyaya bütün alt ve üst yapı tesislerini hedefliyorum derken yaşam alanları yok ediyorum, diyor. Orada yaşayan Arap, Süryani, Kürt, Türkmen ve Ermeni halklarının oradan sürülmesinin, elektriksiz susuz kalmasının, her anlamda yaşamlarını devam ettiremeyecekleri bir saldırının talimatını veriyor. Sonrasında da bir açıklama yapıyor 6 Ekim tarihinde. “Silahlı kuvvetlerimiz ve istihbarat teşkilatımız tarafından kapsamlı operasyonlar yapıldı. Tel Rifat, Cezire ve Derik başta olmak üzere bölücü terör örgütüne ait çok sayıda hedef imha edilmiştir” diyen bir açıklama ve devamı var. Yine Dışişleri Bakanı olduğunu unutmuş. İstihbarat kurumu başkanı, TSK kumandanı ya da Milli Savunma Bakanı sıfatı ile bu açıklamalar yapılabilir.

İkiyüzlülüğün ve riyakarlığın dibini görüyoruz

Peki, dış politikanın görevi nedir? Bir dışişleri bakanının görevi başka bir ülkeye saldırı emri vermek midir? Hayır, değildir. Böyle bir siyaset yoktur ne Türkiye’de ne de dünyada. Bunun bir yenilik olduğunu ifade ediyoruz. Bugün Hakan Fidan Meclis’e gelecek ve bunu onun yüzüne de tabii ki ifade edeceğiz. Dış politikanın görevi ülkenin huzuru ve güvenini sağlamakla birlikte diplomatik ilişkiler geliştirmektir. Türkiye’nin uluslararası arenada temsil edildiği makamdır Dışişleri Bakanlığı, fakat Fidan maalesef böyle bir açıklama yaptı. Bu açıklamadan sonra ne oldu? Kuzey ve Doğru Suriye’de elektrik santrali, tuğla fabrikası, buğday depoları, gıda üretim tesisleri, baraj, köprü, yollar dahil çok sayıda yer hava saldırıları ile bombalandı. Bir taraftan da İsrail’deki savaşı görüp barış savunuculuğu yapıyorlar. İkiyüzlülüğün ve riyakarlığın dibini görüyoruz. Rojava’ya saldırılması ve bunun savunulması ile İsrail-Filistin’e dair açıklamayı yan yana koyduğumuzda resim çok net bir şekilde ortaya çıkıyor.  

Yapılan çağrı bir savaş suçudur ve insan hakları hukuku ile bağdaşmamaktadır

Hakan Fidan Irak’a gittikten sonra Federe Kürdistan Bölgesinde neler yaşandığını biliyoruz. Yine Hakan Fidan’ın bir ses kaydını bütün Türkiye hatırlıyor. Fidan’ın “Gerekirse karşı taraftan 8 füze attırır gerekçe yaratırız” sözleri, AKP’nin pragmatik iktidarının resimlerinden birini daha oluşturuyor. Yapılan çağrı ve saldırılar savaş suçudur. Uluslararası sözleşmelerde savaş halinde sivil yerleşke ve tesislerin hedef alınmasının savaş suçu olduğunu ve insancıl hukukla bağdaşmadığını açıkça bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bir de Cumhurbaşkanının açıklaması var Filistin ve İsrail meselesine ilişkin. Ne diyor? “Bizim hem kendi terörle mücadelemizde hem de bölgemizde savaş ve çatışmalarda tavrımız gayet açıktır. Sivil yerleşim yerlerine yönelik hiçbir eylemi ve saldırıyı doğru bulmuyoruz. Savaşın da bir ahlakı vardır” diyor. Evet, Sayın Erdoğan savaşın da bir ahlakı vardır. Bu sözleri kamuoyunun takdirine sunuyorum. Başka bir tweetinde de “Gazze iki gündür ağır bir bombardımana maruz kalıyor. Ateşe benzin dökmenin, sivil yerleşim yerlerini bombalamanın kimseye bir faydası olmaz. Türkiye çatışmaların bir an önce durması ve gerilimin düşürülmesi için elinden geleni yapacaktır” diyor. Şu Gazze sözünü çıkaralım, bu sözlere imza atarım. Ama sadece Gazze için değil bütün çatışmalı süreçler için, Kuzey ve Doğu Suriye için de bu sözler kullanılırsa samimiyeti ve etkisi artar.

Savaş sırasında yiyecek alanlarının yağmalanması net olarak insanlık suçudur

 
Bir diğer tweetinde ise şunu söylüyor. “Gazze’ye su verilmiyor, elektrik verilmiyor. Hastaneler ne durumda çalışabiliyor mu bilmiyoruz. Maalesef hastaneler, okullar, ibadet yerleri vuruluyor. Bunlar yapılırken dünya suskun kimse bir şey söylemiyor. Hani insan hakları?” Ben şimdi Kuzey ve Doğu Suriye’de bombalanan yerleri hatırlatarak bu soruyu aynen kendisine soruyorum: Hani insan hakları? Derik’te hastane Mahmur’da cami, Eyn-İsa’da iki çocuk yaşamını yitirdi. Kobanî ve diğer yerlerde korona hastanesi bombalandı. Qamişlo’da yaklaşık 2,5 milyon insana elektrik dağıtan yerin bombalanmasını nasıl izah edelim? Hani insan hakları? Bu insanlar elektrik susuz nasıl yaşamını devam ettirecek? Bunu biz kendisine soruyoruz. Tarihte bunun çok örneğini görmeyiz. Bunlar lanetlenir ve yaptırımlar uygulanır. Uluslararası Ceza Mahkemesi bu mekanizmalardan biridir. Yine BM aslında yaptırım uygulaması gereken mekanizmadır. Tarihten örnek verelim; bugün hala İskender’in Pers hasadını, Romalıların Cermen hasadını yakması akıllarımızdadır. Savaş sırasında yiyecek alanlarının yağmalanması net olarak insanlık suçudur ve savaş suçunun da üzerindedir. İnsanlık suçu, savaş suçunu da aşar. Daha yakın bir tarihten örnek verelim. ABD,  Vietnam’da halkın pirinç tarlalarını yaktı, panzerle içine girip ezdi. Dev balyozlarla tohumları ezdiler, üzerinden geçtiler, halkı zehirlediler. Doğrudan sivil insanları aç bırakarak ölmeleri arzulandı. Bugün yaşananlarla bu tabloyu kıyaslarsak, bugünkü yaşananları iyi görürüz.


Filistin’e zeytin dalı, Kürtlere bomba uzatıyorsunuz

 
Bu ikiyüzlülüğü ve riyakarlığı açıkladıktan sonra şunu söylemek isterim. Ölenlerin dili ve kimliği yoktur, hepsi insandır. Bizim yaklaşımımız budur. İnsanları ayrıştırmakta usta ulan bir iktidarla karşı karşıyayız. Canınız istediğinde ağzınızdan barışı eksik etmiyorsunuz. Bir elinizde zeytin dalı, diğer elinizde bomba. Filistin’e zeytin dalı uzatıyorsunuz, barış güvercini oluyorsunuz ama Kürtlere ve orada yaşayan halklara karşı bomba tutuyorsunuz. Dünya da biz de bu nedenle sizin samimiyetinize güvenmiyoruz. Kürtlere bomba, Filistin’e zeytin dalı uzattığınızı görüyoruz. İkiyüzlülükte sınır tanımayan bir iktidar pratiği ile karşı karşıyayız. Peki, bunu sadece AKP iktidarı mı yapıyor? Hayır bu iki yüzlülüğü dünya da gösteriyor. Dünya kamuoyu şu anda suskun. Filistin ile ilgili yapılan tartışmalara bakıyoruz ama Kuzey ve Doğu Suriye’ye ilişkin bir tartışma göremiyoruz. ABD ve BM açıklama yaptı haklarını yemeyelim yine endişeliler, endişeyi aşamıyorlar. BM bu konuda rolünü oynamıyor. BM’ye çağrı yapıyoruz: Bir an önce bağlı olduğun ilkelere bağlı pratiklerini bekliyoruz.  

Savaşa karşı barış ve demokrasi mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz

Öte yandan YPG’yi terör örgütü olarak ifade eden, orada yaşayanları da terörist olarak gören bir zihniyet ile karşı karşıyayız. İsrail’den ne farkınız var? İsrail de Filistin’i düzleştireceğim diyor. Böyle korkunç bir şey olabilir mi? Milyonlarca insanın yaşadığı yeri düzleştireceğim diyor. Burada da siz Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan yaklaşık 5 milyon insanı terörist ilan ediyorsunuz. Sizin dışınızda bir tek Katar terörist ilan ediyor. Ben kimi terörist ilan etsem siz de terörist ilan diyeceksiniz dayatması var, aksini söylediğimizde vekillerimize fezlekeler ve soruşturmalar geliyor. Biz sizin terörist dediğinize terörist demek zorunda değiliz. Biz bir halkı terörist olarak görmüyoruz. Sizin bu yaptığınız Kürt düşmanlığıdır, bunu her yerde yapıyorsunuz. Çözümsüzlükte ısrar ediyorsunuz. Biz Yeşil Sol Parti olarak, bu anlayışa karşı barış ve diyalog pozisyonumuzu savunmakta ısrarcı olacağız. Savaşa karşı barış ve demokrasi mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. İktidarın halklarımızı hedef aldığı savaşın her zaman karşısında olduk, olmaya devam edeceğiz. Bir çift sözüm de muhalefete var tabii ki. Bugün Filistin sorunu ile ilgili konuşacağız, kapalı oturum yapılacak. Bu anlattığım saldırılara ilişkin muhalefetten çıt çıkmadı. Çünkü iktidar yolu çiziyor sırat köprüsü gibi, onlar da oradan geçiyor. Hiçbir şekilde muhalefet edemiyorlar. Haftaya da Irak Suriye tezkeresi gelecek. Orada da muhalefetin tutumunu göreceğiz.

Çok uzağa gitmenize gerek yok, İmralı’ya gidin

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Biz Yeşil Sol Parti olarak savaşın ve şiddet yöntemlerinin demokratik siyaseti engellediğini savunduk. Biz Kürt meselesinin kesinlikle diyalog ve barış müzakereleri ile çözülebileceğini savunduk. Hala o noktadayız. Çok uzağa gitmenize gerek yok, bu kadar para harcamanıza gerek yok. Bu kadar insanın yaşam alanlarını hedef almanıza gerek yok. Yapacağınız iş şu: Bursa Gemlik’e, İmralı Adası’na gideceksiniz. Orada barışı isteyen ve yapabilecek kudrette olduğunu ispatlayan Abdullah Öcalan duruyor. Kendisinin çağrısı ile PKK’liler sınır dışına çıktı, Çözüm Süreci yaşadık, herkes nefes aldı. Hepimiz nefes aldık ve geleceğe daha umutla baktık. Ancak şimdi Sayın Öcalan’ın barış çağrısını görünmez kılmak için tecrit uyguluyorlar. Hiç kimseyle görüştürmüyorlar, ne ailesi ne milletvekilleri ne de basınla. Mektup yazmasına izin vermiyorlar.

Tecridi kaldırın


Şu anda bizim çağrımız tecridi kaldırmanız içindir. Bu mesele sadece diyalog ile çözülür. Sadece Kürtlerin değil milyonlarca Türkiye yurttaşının ekmeğinden, suyundan, yağından, ısınmasından kesip bombalara harcıyorsunuz. Gerek var mı buna? Bir yandan Kürtlerle kardeşiz diyeceksiniz, bir yandan gidip hastane bombalanacak, Mahmur’da cami bombalanacak. Kürtler hangisine inanacak? Yaptığınıza mı söylediklerinize mi? Tabii ki yaptıklarınıza bakacaklar. Çünkü yaptıklarınızı yaşıyorlar iliklerine kadar.

AKP politikasına göre ülkede milyonlarca terörist yaşıyor, artık bu çözümsüzlük dilinden vazgeçin

Bu çağrıyı tekrar tekrar yapıyorum. Kuzey ve Doğu Suriye’de de Türkiye’de de Kürt meselesinin çözümü kesinlikle barıştır, diyalogdur, çatışmasızlıktır. Orada 5 milyon Kürt yaşıyor, Türkiye’de 20 milyonu aşkın Kürt yurttaş yaşıyor. Onlar bizim kardeşlerimiz, yeğenlerimiz, teyzelerimiz, amcalarımız, dayılarımız. Biz bunu söylediğimizde sizin terörö retoriğiniz devreye giriyor. Herkesi olduğu gibi bizleri de terörist ilan ediyorsunuz. Bu ülkede AKP politikasına göre milyonlarca terörist yaşıyor. Bu çözümsüzlük dilinden vazgeçin. Çağrımızı bir kez daha Meclis’ten yapıyorum: Tecridi kaldırın, Sayın Öcalan devreye girsin. Muhatap olarak bu işi çözebileceğini bir kez daha buradan ifade ediyorum.

12 Ekim 2023

PAYLAŞ