Çiğdem Özbaş: Orta Doğu’da Savaş ve Türkiye’de Rejim Değişikliği

mapSykes-Picot Anlaşması’nın 100.yılında: Orta Doğu’da Savaş ve Türkiye’de Rejim Değişikliği

100 yıl önce 16 Mayıs 1916’da halkların iradesi yok sayılarak belirlenen Ortadoğu sınırları cetvelle çizildi.

Fransa adına François Georges Picot, İngiltere adına ise Mark Sykes’in imza koydukları Sykes-Picot Anlaşması Sykes’ın kendi ifadesiyle  “Akra’nın “A”sından Kerkük’ün “K”sine çekilmiş çizgiyle” ayrıldı.

1917 Rus devrimi sonrasında Sovyet Hükümeti antlaşmadan ve paylaşımdan vazgeçtiğini ilan etti ve bu gizli anlaşmanın bir kopyasını 24 Kasım 1917’de İzvestiya gazetesinden dünya kamuoyu ile paylaştı.

Wilson’un dış politika danışmanı Edward House bile anlaşma hakkında  “Bu son derece kötü bir anlaşma… Gelecekte savaşların üreyeceği bir bölge yaratıyorlar” demişti.

Sykes-Picot anlaşması ile dönemin emperyalist güçleri daha önce olmayan ülkeler yarattı, bu ülkelere kendi çıkarlarını temsil eden yerel yöneticiler yerleştirdi; bölge halklarına ‘böl ve yönet’ ilişkileri üzerinden birbirini kırdıran 100 yıllık bir trajedi yaşattı.

Bölgeyi emperyalistlerin etki alanlarına göre bölen anlaşma ile Kürtler dört ayrı ülkede dört parçaya bölündü ve sınırlar çizilirken devleti olmayan en büyük ulus statüsü dayatıldı.

Ortadoğu’da yeniden paylaşım savaşı

Geçen yüzyıl boyunca büyük güçler dünyanın geri kalanını kontrol etmek için kapıştılar. Eski imparatorluklar yıkıldı, yenileri kuruldu. Orta Doğu bu sürecin hep merkezinde yer aldı. Bölgenin önemi sadece petrolden kaynaklı değil, aynı zamanda kıtalar arası ticaretin en önemli geçiş güzergâhı. Jeopolitik çıkarların büyüklüğü nedeniyle diplomasinin açmaya yetmediği çıkmazlar hızla askeri çatışmaya dönüştü.

tarihi_olaylar_tunus-arap-bahary-jpg_693515045_1445712579

2011’de sınıf çelişkilerinin yarattığı gerilim ve baskıcı diktatörlüklere karşı mücadele Arap Baharı’na dönüştü. Kitleler yeniden tarih sahnesinde yerlerini aldılar; eski düşmanlıklar, mezhepsel bölünmeler, sınırlar, Marx’ın sözleriyle  “katı olan her şey eriyip havaya karıştı”. Kısa bir süre için de olsa Orta Doğu’da kalıcı bir değişimin mümkün olabileceğini gördük.

Ancak birbiriyle uyumlu hareket eden ortak bir direniş olmaksızın kapitalist düzenin yıkılamayacağını ne yazık ki yeniden deneyimledik. Gerici güçlerin yürüttüğü karşı devrimci yangının içinden IŞID gibi eski sınırları yıkmak ve yeni bir İslam devleti kurmak isteyen güçler ortaya çıktı. Sykes Picot komplosunun tabutuna son çiviyi çakmadan durmayacağını ilan eden IŞİD, 2014 yılında Suriye-Irak sınırını buldozerle yıktı.

ISİD’in Sykes-Picot’u bitirme vizyonu dini düşmanlık üzerinden halklara daha fazla yıkım ve ölüm getirdi.  Oysa Arap Baharı’nın Orta Doğu’ya sunduğu alternatif çoğunluğun umutlarını dinsel düşmanlıklar ve ulusal çatışmalar yerine işçi sınıfı dayanışması ile gerçekleştirecek bir Orta Doğu vizyonunu temsil ediyor.

Orta Doğu halkları için bir önceki yüzyılda yaşanan soykırım, vahşet ve kıyımı aşacak yeni bir yaşam, milyonlarca Kürt, Türk, Suriyeli, Iraklı, Lübnanlı, Mısırlı ve Filistinlinin 100 yıl önce çizilen Sykes-Picot haritasını omuz omuza silmesiyle mümkün olabilir.

Rejim değişikliğine karşı Yeni Yaşam Manifestomuz

indir

7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP çatısı altında halklarımıza sunduğumuz Yeni Yaşam vizyonu Türkiye egemen sınıfları tarafından milli mutabakat anlayışıyla saldırı altında. Yeni yaşam vizyonunun hayata geçirilmeye çalışıldığı Rojava’ya karşı askeri müdahale, Musul ve Kerkük üzerinden emperyal heveslerin manipüle edilmesi Türkiye’yi hızla bataklığın içine çekiyor.  Emperyal siyaset adına toplum kocaman bir yalana inandırılmak isteniyor. Türkiye’nin Suriye ve Irak’a yönelik askeri müdahalelerine karşı savaş karşıtı bir direniş örgütlemeden iktidarın hegemonyasını kırmak ve rejimi demokratikleştirmek mümkün değil.

Barış İçinde Yaşam Hakkı’nı savunuyoruz

Bu gidişata “Dur” demek istiyoruz. Savaş ve baskı koşullarına rağmen yeni yaşam manifestomuzu savunmalıyız.

Sokakta, ev ziyaretlerimizde, işyerlerimizde Barış İçinde Yaşam Hakkı kampanyası yürüten bizler Ortadoğu’da çözümün halkların kendi kaderini tayin hakkına saygı göstermekten geçtiğini biliyoruz.

Herkesi Ortadoğu’da sürmekte olan yangına körükle gitmek yerine barış ve demokrasi için halkların kendi kaderini tayin hakkı yararına diyalog ve dayanışmayı geliştirmeye davet ediyoruz.

 

PAYLAŞ