DEMOKRASİ İTTİFAKI İÇİN, KADINLAR BİR ADIM ÖNE

Küresel düzeyde ekonomik ve ekolojik krizler ile bunlar üzerine gelişen siyasi ve
toplumsal krizlerin içe içe geçtiği çoklu bir kriz sürecinin içindeyiz. Bu durumun en ağır
faturasını ise kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere, en çok dezavantajlı grupların ödediğini
biliyoruz.
Bununla beraber, küresel krizin yanı sıra Türkiye’deki tabloyu biz kadınlar açısından
daha da ağırlaştıran rejim krizi derinleştikçe, kadınların her alanda yaşadığı eşitsizlik de
derinleşti. Tek adam rejiminin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini besleyen ve normalleştiren
uygulamaları kadına yönelik şiddeti hızla tırmandırırken, uzun zamandır katliam olarak
nitelendirdiğimiz kadın cinayetlerinde sayısız kadını kaybettik.
Tek adamda cisimleşen rejim kendini inşa etmeye çalışırken; kadınların emeğini,
bedenini ve kimliğini, kendi ideolojik ve politik mücadelesinin en önemli savaş alanı haline
getirdi, iktidarın kadın düşmanlığı belirgin ölçüde arttı. Kadınların uzun mücadeleler sonucu
elde ettiği haklar birer birer tırpanlanırken, hukuksuzluğu yakın zamanda Danıştay tarafından
dahi karar altına alınan, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ile rejimin ideolojik anlamda
önemli hedeflerinden biri daha pekiştirilmiş oldu. TCK 103’ten, nafaka hakkına, LGBTİ+’lara
dönük ayrımcılığın körüklenmesinden, cinsel suçlarda somut delil aranmasına, toplumsal
cinsiyet eşitliğine dair kavramların müfredattan çıkarılmasından, 6284 sayılı yasa aleyhinde
devam eden tartışmalar bu süreçte hiç eksilmedi.
Kurdukları garabet rejimi kurumsallaştırmak için bütün aygıtlarını devreye sokan iktidar
bloğuna karşı, kadınlar başta olmak üzere, eşitlik ve özgürlük isteyenler, emeği savunanlar,
yaşatılan türlü hukuksuzluğa karşı adalet talep edenler, barış için en ağır bedelleri ödemek
zorunda kalanlar rejimin zulmü karşısında büyük bir direniş sergiledi. İktidar bloğunun
milliyetçi şovenizm ve savaş politikaları başta olmak üzere, farklılıkların düşmanlaştırılmasıyla
toplumu kutuplaştırma politikasında, en önemli ve belki de ilk gediği ise kadın mücadelesi
açabildi. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarında çok farklı kesimlerden kadınlar,
büyük ölçüde ortaklaşarak güçlü bir direnç oluşturmayı başardı.
Bununla beraber, erken ya da zamanında, Türkiye artık seçim sathı mahalline girdi.
Önümüzdeki seçimlerin Türkiye’nin ve dolayısıyla biz kadınların geleceği açısından son derece
kritik bir öneme sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye ya anayasasızlığın ve hukuksuzluğun
temel özellik olduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yaşamın tüm kılcal damarlarına kadar
sindirilmeye çalışıldığı bu garabet rejime mahkum olacak ya da kendine yeni bir yol çizecek.
Ancak, cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri için iktidar bloğu (cumhur ittifakı)
karşısında alternatif olarak ortaya çıkan ve geçtiğimiz günlerde ilkeler manzumesini kamuoyu
ile paylaşan altı partinin (millet ittifakı) birlikteliği de sorunlara geleneksel devlet aklının
sınırlarıyla yaklaşacağını daha en başından belli etti. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi
denilen rejimden dönüş konusunda net olmakla beraber, yerine koyacakları güçlendirilmiş
parlamenter sistem diye ifade ettikleri sistemin, bizleri bugünlere taşıyan eski yapının
restorasyonundan ibaret, sınırlı bir ufka ve programa sahip olduğunu hepimiz görüyoruz.
Millet ittifakının Hdp ile kurmadığı ilişkiye, Kürt sorununa bakışına, İstanbul Sözleşmesi’ni ifade
etmeyişine, sendikal ve emek alanına dair tek bir sözünün olmayışına bakmanın bile, bu
ittifakın sınırlarını anlamak konusunda yol gösterici olduğunu düşünüyoruz.
Dolayısıyla iktidar bloğunu yenmek kadar, yerine gelecek olanın siyasal ve toplumsal
programına dair bugünden inisiyatif almak, taleplerimizle somutlaştıracağımız gelecek
tahayyüllerimiz etrafında güçlü bir kadın ittifakı/koalisyonu örgütlemek geleceğimiz açısından
hayati önem arz ediyor.
Kadınlar Birlik Olsa, Dünya Yerinden Oynar!
Bugüne kadar farklı toplumsal kesimlerden kadınların yan yana gelişi ve ortak
mücadelesi önemli kazanımlara imza atılmasını sağladı. İstanbul Sözleşmesi deneyiminde de
gördüğümüz gibi toplumsal ve siyasal kutuplaşmaları aşındırarak yan yana gelişi sağlamak
konusunda kadın hareketi, önemli bir birikime sahip. Dolayısıyla bugün henüz dağınık itirazlar
kümesi olarak duran demokrasi ittifakının örülmesi için kadınlara büyük bir sorumluluk
düşüyor. Bu deneyimin inisiyatif alması, güçlü bir demokrasi ittifakının açığa çıkarılmasının da
önünü açabilir.
Yeni bir ülke imkânına yakın olduğumuz bu tarihsel evrede, geçmişin yok sayarak
ötekileştirdiği tüm kesimlerin yan yana gelişini örgütlemek zorundayız. Yüz yıllık cumhuriyet
tarihine egemen olan tekçi, mezhepçi, otoriter anlayıştan koparak, yeni yüz yılı eşitlikçi,
özgürlükçü, sosyal ve demokratik bir ülkeyle karşılayacak güçlü bir demokrasi ittifakı kurarken,
geç kalmadan kadınların bir politik özne olarak sürece müdahil olması için her birimiz öne
çıkmalı ve yolu biz açmalıyız.
Dünyayı İstiyoruz, Kırıntı Değil !
Haklarımıza ve hayatlarımıza dönük bu denli yoğun saldırının olduğu bir süreçte biz
kadınlar elbette bu 8 Mart’ta da taleplerimizle meydanları dolduracağız. Sokaklarda,
işyerlerimizde ve diğer tüm yaşam alanlarımızda haklarımızdan vaz geçmeyeceğimizi ve
mücadele kararlılığımızı bir kere daha haykıracağız. Deniz Poyraz’ın anısı ve Aysel Tuğluk’un
özelinde bütün tutsak kadınların mücadelesi yolumuza ışık tutacak. Kadınların talepleri
üzerinden ülke geleceğine dair konuşmaya, bunun için en geniş kadın buluşmalarını her yerde
örgütlemeye devam edeceğiz.
Çünkü, yeni yüzyılın önemli bir siyasi öznesi olarak hayat bizi çağırıyor.
Kadınlar bir adım öne…
Birlikte başarabiliriz…
Yeşil Sol Parti Kadın Meclis

PAYLAŞ