Tarihimizde yaşanmış ve yüzleşilmesi gereken çok sayıda toplumsal acı, açığa çıkarılması gereken birçok hakikat, üstüne örtülen resmi tarih perdesinin altında gizleniyor ve bu travmalar gün ışığına çıkarılmayı bekliyor. Cumhuriyet döneminde yaşanmış bu toplumsal acılardan en dramatik olanlarından biri de hiç kuşkusuz Dersim Tertelesi’dir.
Kendine özgü sosyolojik yapısı, sahip olduğu çoğulcu kültürle merkezi otoritenin çizdiği sınırların içine hapsedilemeyen Dersim, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren devletin tekçi yapısı için tehdit olarak algılanmış, ‘tedip’ ve ‘tenkil’ siyaseti ile bu tehdit bertaraf edilmek istenmiştir.
Önce, “Dersim, Cumhuriyet hükümeti için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kesin bir ameliye yapmak gerekir” denilerek Dersim hakkında raporlar hazırlanmış, sonra 4 Mayıs 1937 tarihindeki Bakanlar Kurulu kararıyla da ‘tenkil’ (toptan yok etme) harekâtının başlangıcı için ilk adım atılmış, Dersim üzerine ‘kesin ve etkili’ bir taarruza geçilmiş, Dersimlilerin isyan ettikleri ileri sürülerek yakın tarihimizin en büyük katliamlarından biri gerçekleştirilmiştir.
Herhangi bir isyan olmadığı halde, savaş uçaklarıyla havadan bombalanması da dahil olmak üzere Cumhuriyet tarihinin gerçekleştirilmiş en büyük askeri harekatlarından biri sonucunda Dersim halkına ağır bir katliam ve kırım uygulanmıştır.
4 Mayıs 1937’de başlayıp 1938 yılının sonbaharına kadar devam eden askeri harekât ve gerçekleştirilen katliamlar sonucunda resmi kayıtlara göre 13 bin Dersimli katledilmiş, 12 bin kadarı da yerinden yurdundan koparılarak ve başka yerlere sürgüne yollanmıştır. Dersim’e uygulanan bu sürgün politikası resmi olarak 1946 yılına kadar devam etmiştir.
Hayatını kaybeden Dersimlilerin sayısının hiç kuşkusuz açıklanan resmi rakamlardan kat be kat fazla olduğu bu katliam, sadece Türkiye tarihi açısından değil, dünya tarihinde de ağır sonuçları olan ve insanlık vicdanını sızlatan derin bir yaradır.
AKP iktidarının Dersim Tertelesini muhalefete karşı yürüttüğü sığ ve samimiyetsiz polemiklerin malzemesi yapmasıyla bu toplumsal acıyla doğru şekilde bir yüzleşme sağlanması mümkün değildir. Bugün Dersim’de ve diğer Kürt illerinde yürütülen askeri operasyonlar, ‘tenkil’ siyasetinin AKP eliyle günümüzde de sürdürüldüğünü ortaya koymaktadır.
Yeşil Sol Parti olarak tarihte yaşanmış benzerleri gibi Dersim’de yaşatılan toplumsal acıları da kendi acımız olarak görüyor ve devletin, Dersim Tertelesi’nin tüm sonuçlarıyla yüzleşmesinin ve bunun getirdiği sorumluluğu derhal yerine getirmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu bağlamda;
- Bakanlar Kurulunda alınacak resmi bir kararla Dersim Tertelesi için Dersim halkından devlet adına resmi olarak özür dilenmelidir.
- Dersim Tertelesi ve sonrasındaki sürgün yıllarında hayatını kaybeden insanların devlet arşivlerindeki kayıtları kamuoyuna açıklanmalı, bağımsız araştırmacıların bu kayıtları incelemeleri sağlanmalıdır.
- Başta Seyit Rıza olmak üzere, Dersim Tertelesi sırasında idam edilerek öldürülen Dersimlilerin mezar yerleri açıklanmalı, idam edilenlerin cenazelerinin yakınlarına veya Dersimlilere teslim edilmesi sağlanmalıdır.
- Dersim Tertelesi sonrasında kurulan mahkemelerde yargılanarak mahkum edilmiş olanların itibarları iade edilmelidir.
- Dersim Tertelesi sırasında ve sonrasında ailelerinden koparılıp başkalarının yanına verilmiş olan çocukların kayıtları açıklanmalıdır.
Eylem Tuncaelli – Naci Sönmez
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüleri