DÜNYA SULAK ALANLAR GÜNÜ KUTLAMIYORUZ!

Bugün, sulak alanlarının önemine dikkat çekmek için “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak anılıyor.
Sulak alanlar kapladıkları 7-9 milyon km2 alan ile dünya yüzey alanının sadece % 4-6’sını oluşturmalarına karşın, dünyadaki canlı türlerinin % 40’ını, tüm hayvan türlerinin ise %12’sini barındırmaları nedeniyle yeryüzündeki korunması en acil ve hassas bölgeleri oluşturmaktadırlar.

Bazısı tatlı, tuzlu veya yarı-tuzlu veya acı sulara sahip olan deltalar, lagünler, bataklıklar, göller ve sazlıklar gibi yeryüzünün en zengin ve üretken ekosistemleri olan sulak alanlar, kendine özgü doğal yapıları ile sudaki kirliliğini absorbe edip azaltarak, küresel ısınmaya neden olan karbonu tutarak, kıyı çizgisini koruyarak, suyun akışını düzenleyip taşkın, sel, fırtınanın etkisini azaltarak, bölgedeki tarımsal faaliyetlerin devamına ciddi katkılarda bulunmaktadır.

Yapılan bilimsel bulgulara göre 1970-2012 yılları arasında omurgalı canlı popülasyonlarında yaşanan en büyük azalma % 81 ile sulak alan türlerinde meydana geldi ve bunların % 25’i şu an yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır.
Yapılaşma, kirlilik, kurutma, aşırı kullanım gibi çeşitli sorunlar nedeniyle son 300 yılda, dünyadaki sulak alanların % 87’si, 1970’ten bu yana ise % 35’i yok oldu. Ülkemizde de 1960’lardan bu yana, sulak alanların yarısı ekosistem özelliklerini kaybetti.

Türkiye’de bugüne kadar toplam büyüklüğü 1.545.938,58 ha olan 1648 adet sulak alan tespit edilmiştir.

Türkiye’nin geçmişte var olan toplam sulak alan varlığı 2.5 milyon hektar iken 50 yılda sazlıkların kesilmesi, tarım amaçlı kurutmalar, doldurmalar, sanayi kirliliği, içme suyu amaçlı kullanımlar, büyük baraj inşaatları, yapılaşma ve yeterli su alamama nedeniyle yaklaşık %40’ı aşan sulak alanımız, ekolojik ve ekonomik değerini yitirdi.

Bir başka deyişle sorumsuz politikalar nedeniyle Türkiye 50 yıl gibi kısa bir sürede sulak alanlarının yarısını ne yazık ki kaybetmiş bulunmaktadır.

Çok sayıda gölümüz kurumuş, bilinçsiz sulama ve çok yoğun su isteyen türlerin tarımının yapılması, suyun hem barajlarda tutulması, hem de kuyularla çekilmesi sonucu başta Akşehir, Eber ve Tuz gölü olmak üzere göllerimiz ve diğer sulak alanlarımız kurumaya devam etmektedir. Ayrıca yıllardır plansızca yapılan barajlar, vadileri ve tüm canlıları sulara boğmuştur. Dicle vadisi ekosistemi ve UNESCO standartlarındaki 12 bin yıllık kültür mirasımız Hasankeyf yapılan tüm uyarılara rağmen geçen sene tamamlanan Ilısu Barajı ile sular altında bırakılmıştır.

Enerji bahanesiyle yapılan yüzlerce boru tipi HES, özellikle Karadeniz vadilerinin ve coşkun derelerinin suyunu çalarak borulara hapsedilmiş, sonuçta en fazla yağışın olduğu bölgemizdeki dereler bile kurutulmuştur.

Talan politikalarının bir parçası olarak açılan binlerce maden ocağı tüm illerde bulunan ormanları ve hassas dağ ekosistemlerini parçalamaya başlamış ve bunun neticesinde dereler, nehirler ile onların tarafından beslenen onlarca sayıdaki göl hızla kirlenmeye ve kurumaya başlamıştır.

Ülkemizde 2017 yılında kişi başına düşen su miktarı 1.386 metreküp iken, 2023 yılında bu oranın 1.120 metreküpe, 2040’lara gelindiğinde ise su kıtlığı eşik değeri olan 1.000 metreküp seviyesinin altına ineceği öngörülüyor. İklim krizi ile pekişen susuzluk sorunu talan projeleri nedeniyle Türkiye’yi ciddi bir tehlikeye sokmak üzeredir.

Tüm bu ekolojik yıkımların temelinde su kaynaklarına olan sorumsuz bakışımız, rant
hırsımız ve yanlış su politikalarımız yatmaktadır.
AKP iktidarının son 12 yılda getirdiği kanunlar bu yıkımın baş mimarları durumundadır. Meclisten geçirdikleri Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği, Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu, Yenilenebilir Enerji Kanunu ve Su Kanunu ile ülkede bulunan tüm su kaynakları talancı sermayenin sorumsuzca kullanımına açılmış, değerli biyolojik rezerv alanları endüstrinin kaynakları haline getirilmiştir.

Yeşil Sol Parti olarak, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nün kutlama günü değil, anma günü haline geldiğini ifade ediyoruz.

Ülkenin tüm canlılarını yaşamsal tehlikeye sokan, ekosistemi tahrip eden AKP’nin rant ve talan politikalarını şiddetle kınıyor, tüm yaşam savunucularıyla birlikte ülkenin her yerinde yapılan direnişlere destek veriyor, yıkımdan sorumlu olan her anlayışın karşısında yer alacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz.

Eylem Tuncaelli Sinan Tutal
Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri

PAYLAŞ