Yeşil Sol Siyaset, ekolojistlerin ve dünyadaki yeşil partilerin sadece çevre meseleleri ile ilgilendiği düşüncesini çürüterek, ekolojik meselelerin yanı sıra toplumsal adalet mücadelesi ile ilgili birikimiyle sürdürülebilir ve mutlu bir gelecek için hayati bir önem taşıyor.
Dünya üzerindeki iklim değişikliğinden kaynaklı uluslararası krizler, su sorunları, mali krizler, büyüme hedefli ve kemer sıkmaya dayalı ekonomi modelleri, toplumsal ve türler arası adaletsizlikler, petrole ve fosil yakıtlara dayalı enerji politikalarının yarattığı sorunlar bizim kurmaya çalıştığımız Yeşil Sol Politikanın ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.
Tek doğrunun, mutlak bilginin, hiyerarşinin, sömürünün, militarizmin, şiddetin hâkim olduğu bir dünyada yaşamak istemiyoruz.
Yeşil Sol Politika, ülkemizde ve dünyada sağlıklı bir çevrenin yanında, kimseyi dışarıda bırakmadan, ekosistemleri koruyarak, doğayla ve kendisiyle barışık bir toplum kurmayı amaçlıyor. Bu amaç doğrultusunda insana karşı doğanın, erkeğe karşı kadının, devlete karşı bireyin, işverene karşı işçinin ve yeryüzündeki milyonlarca yoksul insanın adaletli ve onurlu yaşama hakkını da kararlılıkla savunmaya devam ediyor.
Son yüzyıla işçi hareketinin talepleri egemen olduğu gibi, önümüzdeki yüzyıla da yeşil politikanın gündemi egemen olacak. Bundan sonra Yeşil Sol Politikalara bugüne kadar olduğundan daha fazla ihtiyaç duyulacak.
Yeşil Sol Siyaset Umudun Adıdır!
Bu, emeğine, diline, kimliğine, kültürüne, inancına ve ekosisteme sahip çıkarak, hep birlikte barışçıl bir yaşam isteyen insanların umududur.
Bu, bize dair ya da bizi doğrudan ya da dolaylı etkileyecek her kararda bizlerin ortaklığının olduğu katılımcı ve doğrudan demokrasinin umududur.
Ekolojist hareketin, özgürlükçü solun, emek hareketinin, kadın özgürleşme hareketinin LGBT hareketinin, tüm ötekileştirilenlerin hakları için verilen kimlik mücadelelerinin, hayvan hakları savunucularının, nükleer karşıtı hareketin, insan hakları ve barış savunucularının ve gençlik hareketlerinin mücadele geleneğini sürdürüyoruz.
Biz, kalbimizin bir yanı Cerattepe’de atarken, bir başka yanının dünyanın öbür ucunda çalıştırılan çocuk işçilerle attığını bilenleriz. Aynı kalbin, eşzamanlı olarak yeryüzünün her adımında her ötekileştirilen, yok sayılan ve sömürülenle atmasını mümkün kılanlarız.
Solun dünyayı değiştirmek, demokrasiyi geliştirmek, barış içinde eşit ve özgür yaşamak, dayanışmayı çoğaltmak için verdiği tarihsel, devrimci mücadele birikiminin ışığında yol alıyoruz.
Temel hareket noktamız antikapitalizm. Doğayı tahrip eden, eşitsizliğin, sömürünün ve savaşların kaynağı olan kapitalizme karşı verilen küresel mücadelenin bir parçasıyız. İşgal ve savaşları, neoliberal politikaları, sosyal hakların tahrip edilmesini, ekonomik büyüme saplantısını ve tüketim toplumu anlayışını reddediyoruz.
Adaletsizliğin ve eşitsizliğin hüküm sürdüğü bir yerkürede bizler, kuruluşumuz itibari ile 4 Adalet adı altında toplumdaki her kesimi birlikte mücadeleye davet ettik; birlikte mücadele için inadımızı ve çabamızı sürdürmeye devam ediyoruz.
Toplumsal adalet, özgürlükçü, eşitlikçi, ekolojist ve demokrat bir siyasetin yön verici ve düzenleyici ilkesidir. İktisadi adalet, tanınma adaleti, çevre ve iklim adaleti, katılım adaleti sağlanırsa toplumsal adalet de gerçekleşir.
“ekmek” diyoruz…
Gelir adaletsizliğine son verilmeden, adil bölüşüm sağlanmadan, mahalle bakkallarının süpermarketlere karşı savaşında safımızı küçükten yana belirlemeden, yerinde ve yerel olanı desteklemeden/var etmeden özetle iktisadi adalet gerçekleşmeden onurlu, insanca ve sürdürülebilir bir yaşam mümkün değildir.
“söz” diyoruz…
Ortak görüş ve irade oluşturmak için çaba harcamadan, bunu esas kabul etmeden, otoriter, tehditkâr ve hiyerarşik tartışma ve karar mekanizmalarını reddetmeden, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan, katılım adaleti var edilmeden ve içselleştirilmeden, demokrasiyi seçimlerden ibaret görerek yeni bir toplum inşa etmek olanaksızdır.
“kimlik” diyoruz…
Farklı kimliklerin ve kültürlerin tarafların mutabakatıyla anayasal güvence altına alınması, herkesin kendi anadilini geliştirmesi, eğitim ve öğrenimini kendi anadilinde yapması hakkını, çok dilli kamu hizmetini de içeren yerinden yönetim uygulamalarını savunuyoruz. Kimsenin kimliğinden, etnik kökeninden ya da inancından, farklı cinsiyetinden veya cinsel yöneliminden dolayı kamusal hayatta ayrımcılığa uğramadığı bir dünyayı var etmek için tanınma adaletini istiyor ve mücadelesini veriyoruz.
“su” diyoruz…
Sağlıklı suya ve gıdaya erişimin ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının gasp edildiği, ekosistemin tahrip edildiği, iklim değişikliğinin hız kazandığı bir dünyada nefes alıp vermeye çalışıyoruz. İklim değişikliğinden en fazla, sera gazı salımı çok az olan yoksul ülkelerin halkları zarar görüyor. Ekosistemin kirletilmesinden en büyük zararı yoksul kesimler ve dezavantajlı topluluklar yaşıyor. Bizler, “mutlu, zengin azınlığın” dünya halklarının ve canlılarının yaşam ortamlarına saldırmasına karşı mücadele etmeden; çevre ve iklim adaletini var etmeden başka bir dünyanın mümkün olmadığını görüyoruz.
Emek-sermaye çelişkisinden kaynaklı emekçi isyanlarına, kapitalizm-doğa çelişkisi nedeni ile yeşil isyanlar ekleniyor. Tüm bu uzlaşmaz çelişkileri görerek, siyasetin yerelleşmesi, yerinden/yerel katılım ve yönetim mekanizmalarının oluşturulması, güçlendirilmesi, adalet, eşitlik ve barışın sağlanması, birlikte mücadele zemininin genişletilmesi ile yaşam sürdürülebilir olabilir.
İşte tam da bu nedenle Yeşil Sol Siyaset, başka bir dünyanın mümkün olduğuna dair umudun adıdır.