Gezi Başlangıçtı, Yaşam Alanlarımızı Savunmaya, Mücadeleye Devam!

Gezi Parkında ortaya çıkan isyanın, sivil itaatsizliğin üzerinden üç yıl geçti. 28 Mayıs 2013’te Taksim Gezi Parkının korunması için başlayan ve kısa zaman içerisinde Türkiye’nin dört bir yanına yayılan protestolar, demokrasi tarihimizin en görkemli mücadelelerinden birini ortaya çıkardı.

Gezi Parkı Direnişi, Erdoğan-AKP iktidarının despotik yönetim anlayışına, temsili demokrasiye, insanı ve doğayı sömüren rantçı, kalkınmacı politikalara köklü bir itiraz olarak başladı. Başta gençler olmak üzere, merkeziyetçi aklın dayatmalarını kabul etmeyen tüm toplumsal kesimler, katılımcı bir demokrasi talebi etrafında kimliklerine, söz haklarına, yaşam alanlarına sahip çıktı.

Sokağı özgürlük ve demokrasi çığlıklarıyla dolduranlar güzel ihtimalleri hatırlatarak “burada hayat var” diye mırıldanıyordu. Gezi’de bürokrasiyle, hiyerarşiyle, iktidarla aşınan siyasetin anlamını tekrar kazanmasını deneyimledik. Geleneksel siyasetin zaman aşımına uğradığı bir eşikte beliren Gezi, özgürlükçü siyasetin gelişmesi ve toplumsal dönüşümün demokrasi yönünde gerçekleşebilmesi potansiyelini güçlü biçimde açığa çıkardı. En büyük kazancımız belki de, bir arada eyleyerek bir şeylerin değişebileceğine olan inancın ve umudun yeniden ayağa kalkmasıydı.

Gezi Parkı Direnişinin hemen öncesinde kurulan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Gezi deneyiminin içerisinde yer alarak ve ondan öğrenerek yoluna devam etti. Türkiye’nin demokrasiden yana yeni yüzleri, hayatın her alanında otoriter, neoliberal yıkım politikaları karşısında yaşamı savunma mücadelesinde ısrar etti.

Gençler kendileri adına konuşan, kendileri adına karar veren siyasete mizahla, ironiyle, sivil itaatsizlikle mesaj gönderdi. Kadınlar eril iktidarlara meydan okuyarak “bedenimiz ve kimliğimiz bizimdir” isyanını çoğalttı. Kentlerin sermaye tarafından talanına karşı çıkanlar, insanın doğanın efendisi olmadığını düşünenler “mesele tam da üç beş ağaç” dedi. Yırca’dan Soma’ya, Ermenek’ten Cerattepe’ye insanı ve doğayı yaşatmaya çalışanlar itirazlarını yükseltti. Aleviler inanç özgürlüğü için ses çıkardı. Kürtler eşit yurttaşlık mücadelesinin ortak zeminine işaret etti. Ermeniler geçmişe ait belleğin yeniden canlandığı Gezi Parkında tarihle yüzleşmeye davet etti. LGBTİ’ler yasakları ve sınırları sorgulayarak cinsel özgürlüğü seslendirdi. İktidarın korkuyla, baskıyla, polis şiddetiyle kışla toplumu yaratma projesi, tüm çeşitlilikleriyle muazzam bir çokluğun isyanıyla karşılaşarak duvara çarptı.

Gezi Parkı Direnişinden ders çıkarmayan Erdoğan-AKP iktidarı toplumu baskı politikalarıyla sindirmeye çalışmaktan vazgeçmedi. Geziyi zor ve şiddet yoluyla bastırdığı gibi, sonrasındaki her eşikte, itiraz eden, muhalefet eden bütün hareketleri yine baskı ve zor yoluyla yok etmeye çalışarak, topluma korku vermeye devam etti. 7 Haziran 2015’te gerçekleşen seçim sonuçlarını da adeta tanınmayarak kutuplaştırma, yaşam hakkının yok sayılması ve savaş konseptiyle AKP’nin yeniden tek başına iktidarı oluşturuldu ve antidemokratik gidişat hızlanarak ülkemizin günü ve geleceği yeniden karanlığa yöneldi.

Ancak bizler Gezi’deki gibi, halklar arasındaki dayanışma ve kardeşlik bağlarının sıkılaştığı ortak mücadele zeminlerinin otoriter ve baskıcı iktidarların en büyük korkusu olduğunu gördük. Bütün farklılıklarımızla çoğulcu, katılımcı demokrasi için birlikte el ele omuz omuza olabildiğimizde nasıl paniklediklerine ve endişeye düştüklerine tanıklık ettik. O yüzden topluma hakim olan korkuyu aşarak ve demokratik meşru siyasetin alanını genişletmeye çalışarak yol almaya kararlıyız. İnatla “bu daha başlangıç” diyoruz.

Gezi’den Sur’a yaşam alanlarını rant için talan eden, insanı ve doğayı yok ederek var olmaya çalışan iktidarın sonunun ayakların baş olmasıyla, çapulcuların demokrasi mücadelesiyle geleceğine inancımız tamdır.

Yeşil Sol Parti olarak, kendisine karşı olan herkesi susturabileceğini sanan Erdoğan-AKP iktidarının kurumsallaştırmaya çalıştığı despotik siyasal düzenin, Gezi Direnişinin verdiği güçle, toplumsal yaşamın her alanında katılımcı demokrasiyi savunan, özgürlüğü ve eşitliği arzulayan, doğaya, yaşam alanlarına, tüm canlılara karşı sorumluluğunun farkında olan herkesin ortak mücadelesiyle alt edilebileceğini biliyoruz.

Gezi Parkında işaret edilmiş siyasetin ve direnişin üçüncü yılında, bu otoriter ve baskıcı yönetim anlayışının hedefi olup öldürülen Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Medeni Yıldırım, Ethem Sarısülük, Ahmet Atakan ve Hasan Ferit Gedik’i saygıyla anıyoruz.

Gezi’de, Cizre’de, Ankara Gar’da, Kızılay’da, Taksim İstiklal’de ve ülkenin birçok yaşam alanında hayatlarını tırmandırılan şiddet sonucunda kaybeden tüm yurttaşların acısını yüreğimizde taşıyoruz. Yeni insanların ölmeyeceği, barışın ve bir arada yaşamın Gezinin işaret ettiği demokratik, katılımcı bir gelecekte olduğuna olan inancımızla, mücadeleye devam etme kararlılığındayız.

Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam!

 

Eylem Tuncaelli – Naci Sönmez

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüleri

PAYLAŞ