İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN VAZGEÇMİYORUZ!

Kamuoyunda bilinen adıyla “İstanbul Sözleşmesi” 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, Türkiye’nin 1949’dan beri taraf olduğu Avrupa Konseyince imzaya açılmış uluslararası bir insan hakları sözleşmesidir. Türkiye’nin taraf olduğu bütün uluslararası insan hakları sözleşmeleri gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınmıştır. Anayasamız uluslararası anlaşmaların ancak bir kanunla kabul edileceğini düzenlemiş ayrıca usulüne göre onaylanmış anlaşmaları kanun hükmünde kabul etmiştir. Kanun olarak kabul edilmesine rağmen bu anlaşmalar diğer kanunlardan ayrıcalıklı bir düzeyde korunmuş ve haklarında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulması yine Anayasa tarafından yasaklanmıştır. Anayasanın 90. maddesi “temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” diyerek, iç hukuk ile çelişkili olma durumunda uluslararası anlaşmaların esas alınması gerektiğini açık bir şekilde ifade etmiştir.

Bir uluslararası anlaşma ya da sözleşmeye taraf olmak, basit bir idari kararın ötesinde sonuçları olabilecek üst düzey politik bir konu olması nedeniyle Anayasa koyucu böylesine bir koruma mekanizması getirmiştir. Bir sözleşmenin Kanun ile onaylanması, meclis iradesini yani halkın seçilmiş temsilcilerinin uzlaşmasını gerektiren bir konu olduğunu gösterir ve meclis Cumhuriyet rejiminin olmazsa olmaz kurumudur. Anayasaya uygun bir usul ile meclis tarafından kanunlaştırılmış bir sözleşmeden çıkmanın tek yolu yine meclisin bu konuda bir düzenleme yapmasını gerektirmektedir. Bir başka yol ise Anayasa değişikliğidir ve bu konunun da yine ya meclis önüne gelmesi ya da referanduma sunulması beklenir. Olağanüstü hal dönemi düzenlemeleri ile ülkemizde kurulan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”, Anayasa ve TBMM üzerine kurulmuş temel ilkeleri ortadan kaldırmış değildir.

Resmi adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan İstanbul Sözleşmesinden bir “idari karar” ile çıkmak yürürlükteki Anayasaya göre mümkün değildir. Üstüne üstük böyle bir karar verilmişse bile bu kararın onay mercii Danıştay hiç değildir. Danıştay ancak “idari” bir işlemin hukuka uygun olup olmadığını söyleme yetkisine sahiptir. Konu bir uluslararası sözleşmeden çıkmak ise Danıştay’ın yapması gereken bunun üst düzey “siyasi” bir karar olduğunu saptamaktan ibaret olmalıdır. Daha da doğrusu, Cumhurbaşkanının tek başına yürüttüğü böylesine bir “idari” işlemin mevcut hukuk düzenine “aykırı” olduğunu söylemek ve “iptal” kararı vermektir. Danıştay’ın bundan başka bir yolu yoktur. Aksi takdirde mahkemeler meclis’in görev alanına girerek yine Anayasaca korunan kuvvetler ayrılığı ilkesine zarar vermiş olur. Eğer siyasi bir karar için “norm denetimi” yapılacaksa bunun yargı makamı “Anayasa Mahkemesi”dir. Zira uluslararası bir sözleşme ile kurulan bir norm, yine Anayasa’nın 90. Maddesi gereği iç hukuk mahkemelerince denetlenememektedir.

Cumhurbaşkanının tek başına imzaladığı sözleşmeden çekilmeye dair kararname ve bunu Danıştay 10. Dairesi’nin 3 hakimle onaylamış olması, açık bir şekilde meclis iradesini gasp etmiştir. Bu karar, idari bir karar ise iptal edilmeliydi, siyasi bir karar ise Danıştay’ın görevsizlik kararı vermesi gerekirdi. 10. Dairenin bu kararı ile Cumhurbaşkanına tek başına sınırsız bir şekilde bütün uluslararası sözleşmelerden çekilme yetkisi verilmesinin yolu açılmıştır.

Sonuç olarak; şiddet ile kurulmuş eril iktidarlara, kadın düşmanlığına, erkek dayanışmasına ve muhafazakar bir kültürde yetişmiş kadınların sessizliğine dayanan AKP-MHP iktidarının hükümet politikası, Türkiye Cumhuriyeti mevzuatını ve yargının temel kuruluş mantığını altüst edecek boyutlara gelmiştir. Üstelik bu altüst oluş uluslararası hukuk güvenliğini de sarsacak durumdadır. Yeşil Sol Partili kadınlar olarak ülkenin tüm hukuk kurumları ve hukukçuları başta olmak üzere kamuoyunu, demokratik kurumları İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması mücadelesine sahip çıkmaya davet ediyoruz.

22 Temmuz 2022

Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi

PAYLAŞ