Yeşil Sol Kadın Akademisi tarafından İnsan Hakları Haftası kapsamında 17 Aralık Cuma akşamı “Kadın Yoksulluğu ve Şiddet” konulu bir söyleşi düzenlendi. Üyemiz KHK’lı barış imzacısı Esra Ergüzeloğlu moderatörlüğünde çevrimiçi olarak gerçekleştirilen etkinlikte Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Dr. Nükhet Sirman ve KESK MYK üyesi Döne Gevher konuşmacı olarak yer aldı. Sosyal Antropolog olan Sirman, Mersin’de yaptığı bir araştırmadan verdiği çarpıcı örnekler eşliğinde kadına yönelik şiddetin boyutlarını ve etkilerini anlattı. Güç kullanmanın ‘normal’ olarak algılandığını ve ancak belli sınırları aşarsa ‘şiddet’ olarak kabul edildiğini aktararak kadını koruması gereken kurumlarda da aynı yaklaşımın sürdüğünü belirtti. Ev içi şiddete maruz kalan kadınlar, koruma mekanizmalarının yokluğu nedeniyle çoğu zaman aynı koşullara dönmek zorunda kalıyor. Şiddetin, örtük biçimleri de düşünüldüğünde, tüm kadınları kapsayacak derecede yaygın olduğunu vurgulayan Sirman’a göre özellikle duygusal ve ekonomik şiddet kanıtlanması zor ancak kadınları derinden yaralayan olgular. Kadın ve erkeğin evlilikten beklentileri arasındaki uçurum, kadının yaşamla ilgili tüm hayallerinin yıkılması sonucunu getiriyor; kadın giderek yalnızlaşıyor ve umudunu yitiriyor. Ekonomik şiddet ise kadının maaşına el koymaktan ihtiyaçlarını karşılamamaya hatta aç bırakmaya kadar ulaşabiliyor, kimi zaman da fiziksel şiddetle iç içe geçiyor. Bu arada yoksulluk hane bazında tanımlandığından kadın yoksulluğunun derinliği de gözden kaçıyor. Kaynakların hane içi bölüşümünde her zaman kadına düşen pay erkeğin izin verdiği ile sınırlı kalıyor. Emeği, kimliği ve bedeni üzerindeki erkek hakimiyetine karşı çıkmaya çalışan kadınlara ise bu kez cinsiyet körü yasalar, ataerkil söyleme sahip hakim ve savcılar, yardıma isteksiz devlet kurumları engel oluyor. Uzaklaştırma kararı veya boşanma talebi ya kadının öldürülmesi ya da yoksullaşması ile sonlanıyor. Toplumsal çözümler bulunmadığı sürece şiddet ve yoksulluk sarmalından çıkış zor görünüyor.
Kadın yoksulluğunun çok daha ağır yaşandığını belirterek söze başlayan Gevher de kadınların işgücü piyasasına katılımının çok düşük olduğunu, çoğunlukla enformel sektörde, düşük ücretle ve güvencesiz çalıştığını aktardı. Asgari ücretin altında maaş alma oranı ülkemizde ortalama %18 iken kadınlarda bu oranın %43’e ulaşması eşitsizliğin derecesini gösteriyor. Ayrımcılık nedeniyle sık iş değiştirmek zorunda kalan kadınlar emeklilik haklarını da elde edemiyor. Ekonomik krizde ilk işten çıkarılanların kadınlar olduğunu anımsatan Gevher, istihdam alanlarının kadın yoksulluğu dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini vurguladı. Kadınların tüm kazançlarını ev ve aileye öncelik vererek harcadığını ve özel ihtiyaçlarından feragat ettiğini, boşanma durumunda ise yoksullaştığını ve çocukların bakımı için çözüm üreten kurumlar olmadığından çaresiz kaldığını anlattı. Bu bağlamda ‘temel gelir güvencesi’ni gündeme almak gerekiyor. Hem kadın yoksulluğunun önüne geçilmesinde hem de şiddet ortamından uzaklaşma çabasında kurumsal düzenlemelerin yanı sıra temel gelir güvencesinin savunulması önem kazanıyor.
Tartışma bölümünde de KHK’lı kadınların yaşadıkları çoklu zorluklara değinildi. Yoksulluğun yanı sıra aileleri ve çevrelerinden gördükleri duygusal şiddetin çok baskın olduğu, ev içi iş ve bakım yükünün artmasına bir de suçlayıcı yaklaşımları göğüsleme çabasının eklendiği anlatıldı. Pandeminin ve ekonomik krizin katmerli zorluklara yol açtığı, kadınların yalnızca iş yükünün değil yalnızlığının da çoğaldığı belirtildi. Somut olarak atılabilecek adımlar tartışıldı. Kadın derneklerinin özellikle küçük yerleşim yerlerinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi ve şiddetin önlenmesinde etkili olabildiği anımsatıldı. Bir araya gelip konuşabilmenin, suskunluğu aşmanın önemi vurgulandı. Hem yoksulluğa karşı ekonomik destek hem de şiddete karşı tutum alma konusunda, yerelden başlayıp genişletilecek ‘dayanışma ağları’ kurma gerekliliğinde ortaklaşıldı. Kolektif çalışmaların ötesinde, hepimizin her ortamda farkındalık yaratmak için çabalaması gerektiği de paylaşılan düşünceler arasındaydı.
Şiddet ve yoksulluk sarmalından kurtulmak ancak biz kadınların ortak mücadelesi ile mümkün; kadınlar olarak umutla ve dayanışma ile yolumuza devam edeceğiz.