9 Temmuz 2018 tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında 702 sayılı Nükleer Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname yayımlandı.
Bu KHK hükmünce üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından, KHK’nın yürürlüğe girmesini müteakip 2 ay içinde atanacak 5 kişiden oluşan, kamu tüzel kişiliğine haiz, idari ve mali özerkliğe sahip Nükleer Düzenleme Kurumu (NDK) oluşturulmuş oldu.
İlgili KHK’nın 2. Bölüm 3. Madde 2. Fıkrası;
“a) Faaliyetin bireysel veya toplumsal açıdan fayda sağlaması”
Herhangi bir faaliyette kamu yararı gözetilirken burada bahsedilen bireysel fayda ticari kaygılar mıdır? Bireysel fayda ile toplumsal fayda çeliştiğinde tercih kimden yana olacaktır? Aslolan kamu yararıyken bu bent en genel hukuk ilkesine aykırılık taşımaktadır.
“b) Faaliyet nedeniyle maruz kalınabilecek radyasyon dozlarının, çevresel, ekonomik ve sosyal faktörler de dikkate alınarak mümkün ve makul olan en düşük düzeyde tutulması,”
6. Madde 4. Fıkrası;
“a) Ortaya çıkacak radyoaktif atıklar miktar, hacim ve radyoaktivite açısından mümkün ve makul olan en düşük düzeyde tutulur.”
Bir canlının maruz kalacağı radyasyon miktarı çevresel şartlara ya da ülkenin ekonomik koşullarına ya da sosyal faktörlere bağlı bırakılamaz. Hele ki “mümkün ve makul olan en düşük doz” diye bir tanımlama yapmak bilime ve akla aykırıdır. Hem faktörler hem de doz için yapılan tanımlama muğlaktır. Bilim sayılarla konuşur.
Aynı Madde 4. Fıkra yasal yetkili diğer kurum ve kuruluşlar; “Nükleer Düzenleme Kurumu’nun yetkilerini kısıtlayacak, yetkilerini ve görevlerini yerine getirmesini engelleyecek şekilde, Kurumun uygun görüşünü almadan hiçbir işlem tesis edemezler” kuralını getiriyor.
4. Madde’de “NDK’den yetki alınmaksızın nükleer faaliyet yürütülemez. NDK’den yetki belgesi veya onay alınması gereken hususlar ile izin ve/veya lisans alınması gereken faaliyetler Cumhurbaşkanınca belirlenir”, “Kurum tarafından yetkilendirilen tüzel kişilerin verilen yetkinin koşulları çerçevesinde; her türlü sorumluluk kendisinde olmak üzere, yerine getirmekle yükümlü olduğu görev ve yükümlülükler Cumhurbaşkanınca düzenlenir” denmektedir.
Kurulu Cumhurbaşkanı atayacak, kurula yapılacak yetkilendirme/lisans işlemlerine dair faaliyetler Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek, yetkilendirme de yine Cumhurbaşkanı tarafından yapılacak. Alınacak uzman ya da sözleşmeli personel ve maaşlar da Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek. Biz nükleere ihtiyaç yok derken, KHK ile de böyle bir kurula gerek olmadığı söylenmektedir.
5. Madde 4. Fıkra “Nükleer faaliyetlerde ÇED raporunun radyolojik etkilere ilişkin bölümlerinin formatı NDK’nin uygun görüşü ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirlenir ve bu bölümler NDK tarafından değerlendirilir”
Zaten üst maddelerde diğer kamu kurumlarını muhatap alarak “beni kısıtlayamazsınız, benim görüşümü almadan hiçbir şey yapamazsınız” hükmü verilmişti. ÇED sürecinin de içi boşaltılırken aynı hüküm tekrar ediliyor.
Madde 6. 4. Fıkra “b) Radyoaktif atıklar başka bir yetkilendirilen kişiye devredilene kadar, işletme esnasında ortaya çıkan kullanılmış yakıtlar ise her halükarda işletme ömrü boyunca santral sahasında depolanır.”
Yani her bir nükleer santral, santralin işletme ömrü boyunca nükleer atık depolama sahası olarak kullanılacak. Atıkların Rusya’ya gönderileceğine dair söylenenler asılsız! Kaldı ki bizler atıkların transferini değil, hiç nükleer atık üretilmemesi gerektiğini savunuyor ve nükleere hayır diyoruz.
“Kurum, görev ve yetkileri bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır. Kurum kararları yerindelik denetimine tabi tutulamaz, hiçbir organ, makam, merci veya kişi Kurum kararlarını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremez”; “Kuruma, düzenleyici faaliyetlerini zafiyete uğratacak, bu faaliyetlerle çelişecek veya faaliyetlerini etkin bir şekilde yürütmesini engelleyecek yükümlülükler verilemez”; “Kurul üyeleri, görevlerinin devamı süresince görevlerini tam bir dikkat, dürüstlük ve tarafsızlık ile yürüteceklerine, kanun hükümlerine aykırı hareket etmeyeceklerine ve ettirmeyeceklerine dair Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu huzurunda yemin ederler”
Tüm bu maddeler yargısal dokunulmazlık anlamına gelmektedir. Bu maddeler direk yargıyı
bağlamaktadır. Herhangi bir dava söz konusu olduğunda yürütmeyi durdurma vb kararların önünü alan hükümler olarak anlaşılması olanaklıdır.
Yeşil Sol Parti olarak,
Herhangi bir nükleer santrale gerek olmadığını, bu nedenle bir düzenleme kuruluna ve ilgili KHK’da tanımlanan Nükleer Teknik Destek Anonim Şirketi’ne de gerek olmayacağını bir kez daha vurguluyoruz.
Aslolan hayattır! Nükleere İnat Yaşasın Hayat!
Eylem Tuncaelli – Naci Sönmez
Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri