Ülkemiz tarihindeki en önemli seçimlerinden birini yaşadık. 2019 yılında yapılması gereken C. Başkanlığı ve M.Vekilliği seçimleri Bahçeli’nin önerisi, Erdoğan’ın onu daha da öne çekmesiyle 24 Haziran’da gerçekleştirildi. Seçim tarihinden sadece iki ay önce karar verilen seçimler, bu özelliği ile de siyaset tarihimizde özel bir yer alacak.
İlk zamanlarda “baskın seçim” olarak adlandırılarak eleştirilen seçim kararı, seçimden kaçmak olarak adlandırılmasın diyerek muhalefet tarafından da kabul edildi. Aslında bu kadar kısa sürede, OHAL koşullarında, yeni çıkarılan anti demokratik seçim yasaları ile ve tek yanlı bir medya ile seçime gitmek muhalefet açısından kabul edilebilir bir durum değildi. Ancak yine de iktidar tarafından yapılan “düello” teklifi kabul edildi.
Başlangıçta umutsuz olan muhalefet bir süre sonra umutlandı, seçimi kazanacakmış havasına girdi. Bunda CHP adayının beklenti üstü performansı, İyi Partinin iddiası, Demirtaş faktörü ile küllerinden doğan HDP ve kamuoyunda iz bırakan Saadet Partisi etkili oldu. HDP’nin meclise girmesinin önemi HDP dışındaki sol ve demokrat çevreler tarafından da benimsendi. C. Başkanlığı seçiminin ikinci tura kalacağı, mecliste ise Cumhur İttifakının çoğunluğu yitireceği biçiminde bir algı oluştu.
OHAL koşullarında yapılacak bir seçimde sandık güvenliğinin, özellikle de G. Doğuda nasıl sağlanacağı, HDP seçmeni ve seçim görevlilerinin özgür davranıp, davranamayacağı yeterince analiz edilemedi. Seçimden birkaç gün önce Suruç’ta yaşananlar aslında bir şeylerin habercisiydi. Ama muhalefet umudunu korumaya devam etti.
24 Haziran günü sandıklar açılıp da ilk sonuçlar gelmeye başladığında muhalefet şok üstüne şok yaşamaya başladı. HDP ve CHP’nin sandık takip sistemleri çöktü, AA Erdoğan ve AKP için beklentilerin çok üzerinde sonuçlar açıklamaya başladığında gözler ve kulaklar önce M. İnce ve M. Akşener’in seçim öncesinde verdikleri sözleri anımsayarak onlara döndü. Ancak İnce ve Akşener’den bir ses çıkmayınca büyük bir hayal kırıklığı yaşandı. Bu arada bir sürü komplo teorisi, usulsüzlük iddiası konuşulmaya başlandı. %30’un üzerinde oy alan C. Başkanı adayı M. İnce’nin açıklaması sonrası ise sonuç kabul edildi.
Seçimlerin eşit ve adil koşullarda yapılmadığı biliniyor. Ancak usulsüzlük iddiaları için kanıt olmadan konuşmak doğru olmayacaktır. Bu nedenle YSK tarafından açıklanan seçim sonuçlarını analiz etmeye çalışacağım.
Öncelikle C. Başkanlığı seçimine bakalım. %52,6 oy oranı ile seçilen Erdoğan, seçilmesi için gerekli barajı 1 milyon 300 bin oy ile aştı ve seçimi ilk turda kazandı. Burada dikkat çeken noktalardan biri Erdoğan’ın AKP oylarından 5,5 milyon fazla, yani AKP+MHP toplamı kadar oy almasıdır. MHP’den fire olmamıştır. M. İnce’nin ise CHP oylarından yaklaşık 4 milyon fazla oy alması önemlidir. Onun da yaklaşık iki puan HDP’den, iki puan da İyi Partiden oy aldığı tahmin ediliyor. Diğer partilerden belki çok küçük kaymalar olmuştur.
Tutuklu aday S. Demirtaş da 4,2 milyon oy ile HDP oylarının 1,6 milyon altında kalmıştır. Aradaki farkın bir bölümü HDP’den İnce’ye giden oylar, bir bölümü de İnce’ye oy veren HDP dışı kişilerden HDP’ye verilen oylardır. Hiçbir seçim çalışması yapamayan Demirtaş başarılıdır. M. Akşener de benzer biçimde kendi partisinin oylarından 1,3 milyon daha az oy alarak cezaevindeki S. Demirtaş’ın gerisinde kalmıştır. Akşener 3,6 milyon oy ile beklentilerin altında kalırken, partisinden bir bölüm oyun M. İnce’ye gittiği anlaşılmaktadır.
Kuşkusuz ki seçimin en çok hayal kırıklığı yaratan adayı Saadet Partisi adayı Karamollaoğlu olmuştur. Kampanya döneminde iyi bir performans gösteren ve dikkat çeken Karamollaoğlu sadece 444 bin oy alarak %1’in altında kalmış, partisinin oyundan da yaklaşık 200 bin az oy almıştır. VP lideri Perinçek’in kendisi için imza verenlerin oyunu bile alamayarak 99 binde kalması dikkat çekmiştir.
Gelelim M. Vekilliği seçimine. Bu seçimde AKP oyları gerilemiş ve mecliste tek başına çoğunluğu sağlayacak bir düzeye erişememiştir. MHP oylarının, beklentilerin aksine 1 Kasım’a göre gerilemeyerek aynı düzeyde kalması, Cumhur İttifakının meclis çoğunluğunu sağlamasına yol açmıştır. HDP, tüm baskılara karşın %11,7 oy oranı ile barajı aşarak meclise 67 vekil ile girmiştir. İyi Parti de ilk kez girdiği seçimde %9,9 oy almış, ittifak nedeniyle 43 milletvekili çıkartmıştır. Saadet Partisi beklenen performansı gösterememiştir.
AKP, CHP, HDP, MHP ve İyi Parti’nin son üç seçimde aldıkları oy miktarları ve oranları aşağıdadır;
7 Haziran 1 Kasım 24 Haziran
AKP 18.867(bin)- %40,9 23.681(bin)- %49,5 20.980(bin)- %41,85
CHP 11.518(bin)- %25 12.112(bin)- %25,3 11.271(bin)- %22,5
HDP 6.058(bin)- %13,1 5.148(bin)- %10,8 5.868(bin)- %11,7
MHP 7.520(bin)- %16,3 5.694(bin)- %11,9 5.466(bin)- %10,9
İyi Parti — — 4.955(bin)- %9,9
Yukarıdaki tabloya bakıldığında bazı noktalar açığa çıkmaktadır. İlk kez seçime giren İyi Parti yaklaşık beş milyon oyun yarısını MHP’den, diğer yarısını da CHP ve AKP’den almıştır. MHP ise İyi Partiye kaptırdığı yaklaşık 2,5 milyon oyu AKP’den alarak 1 Kasım seviyesini korumuştur. MHP’nin AKP’den aldığı oylar, 7 Haziran’da MHP’de olan, ancak 1 Kasım’da AKP’ye giden oylardır. Bir başka deyişle MHP, AKP’ye 1 Kasım’da ödünç verdiği oyları geri almıştır. AKP’nin ise 24 Haziran seçimlerinde 2,7 milyon oy kaybederek, oransal olarak 7 Haziran seviyesine yaklaştığı görülmektedir. CHP’nin 1 Kasım seçimlerine göre 1 milyona yakın oy kaybettiği, bunların bir bölümünün İyi Partiye, bir bölümünün ise HDP’ye gittiği anlaşılmaktadır. Seçimin en çok konuşulan partilerinden HDP ise tüm baskılara karşın, oyunu 720 bin arttırarak barajı geçmiştir.
Sonuçların ayrıntılarına bakınca bazı konulara değinmekte yarar var. Burada özellikle HDP ve MHP dikkati çekmektedir. HDP 24 Haziran’da oylarını batıda arttırırken, Doğu ve G. Doğu bölgelerinde ise oy kaybetmiştir. Sadece İstanbul, Ankara ve İzmir’de 410 bin oy arttıran HDP, Mersin, Adana, Kocaeli, Antalya, Aydın, Muğla, Bursa gibi illerde de oyunu arttırdı. Kürt halkının ağırlıkta olduğu yirmi ilde ise oyları 1 Kasım’a göre 80 bin dolayında azalan HDP, bu bölgede 7 Haziran sonuçlarının epeyce gerisinde kaldı. Göçler, baskı, sandık taşıma gibi nedenlere dayandırılan bu sonucu, HDP’nin daha derinlemesine incelemesinde yarar vardır.
Seçimlerin en çok dikkat çeken olayı MHP oylarının, beklentilerin aksine düşmeyerek 1 Kasım düzeyinde kalmasıdır. Buna yukarıda değinmiştik. Ancak bir önemli konu da, MHP’nin Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerde oyunu arttırmasıdır. Yirmi ilde MHP oyları 1 Kasım’a göre yaklaşık %100 artmış ve 320 bine çıkmıştır. Bu rakam, 7 Haziran’ın da üzerindedir. Bölgede çok yoğun olan güvenlik güçlerinin oylarını MHP’ye kullandığı tahmin edilmekle birlikte, konuya ilişkin bazı karanlık noktaların da olduğu düşünülmektedir.
AKP ve Erdoğan’a mesafeli olan kimi kesimlerin bu seçimde isteksiz de olsa yine Erdoğan’a oy verdiği, ancak AKP’nin tek başına meclis çoğunluğunu sağlamasını engellemek için MHP’ye destek verdiklerini tahmin ediyorum. İç ve dış sermaye çevreleri de MHP’yi AKP ve Erdoğan’ı denetleyecek ve frenleyecek bir kurum olarak tasarlamışlardır. Ancak MHP’nin ırkçı, militarist, ayrımcı tutumu nedeniyle önümüzdeki dönem ülkemizi zor günler beklemektedir.