Su, Tüm Canlıların Yaşam Hakkıdır!

Bugün Dünya Su Günü ve ülkemiz dahil dünyanın birçok yerinde suyun şişelenerek, barajlara hapsedilerek, kullanım hakkının küresel sermayeye ya da kamu-özel diye nitelendirilen birliklere devredilerek özelleştirilmesine karşı mücadele sürüyor.

Ticarileştirilmesi bir yana, tüm canlılara ait su, taş ocakları, maden işletmeleri, enerji sektörü başta olmak üzere sanayi, tarım ve yanlış kentleşme dolayısıyla zehirleniyor ve kirletiliyor. Önlem almak yerine suların kirletilmesine, ticarileştirilmesine karşı mücadele edenler engellenmek, cezalandırılmak isteniyor.

Artık herkes müşteri!

Kentli uzun yıllardır yaşam kaynağı suyu satın almaya alıştırılmışken, merkezi iktidar, köyleri kentlerin birer mahallesi haline getirerek geçimlik çiftçilik yaparak hayatını idame ettiren köylüyü de müşteri halkasına eklemiştir. İçmek, yemek pişirmek, yıkanmak ya da tarlanızı sulamak istediğiniz her an boruya takılmış su saati sizin için dönmektedir.

Çevre ve iklim adaletinin sağlanamamış olması, erişime açık suyun adaletsiz dağıtımı, enerji başta olmak üzere sanayi, tarım politikalarının yanlışlığı, suyun ekonomik bir araç olarak görülmesi, vb nedenlerle sağlıklı, güvenilir ve içilebilir suya erişim her geçen gün tüm canlılar için daha da zorlaşıyor.

Su, ekonomik bir kalkınma aracı değil tüm canlıların yaşam hakkıdır!

Su, merkezi yönetimin hegemonyasından uzak, yerel ölçekte, halkın katılımı esasıyla ve dezavantajlı durumda olanlar lehine suya erişim noktasında pozitif ayrımcılık ilkesi ile paylaşılmalıdır.

Su havzalarının üzerindeki kapitalist baskı kaldırılmalı, rant, yapılaşma, Hidroelektrik Santral (HES) lisansları/ su kullanım hakkı anlaşmaları, maden arama izinleri vb iptal edilmeli, “yaşamın sürdürülebilirliği”ne göre koruma politikaları geliştirilmelidir.

Hibrit tohumlar yerine, yerele daha iyi adapte olmuş az su ve besi maddesi tüketen yerel çeşitlere ağırlık verilmesi, geçimlik tarımın güçlendirilmesi, su ve toprağı koruyacak yenileştirilmiş geleneksel tekniklerin geliştirilmesi gibi tarım politikalarındaki değişiklikler mutlaka yapılmalıdır.

Sanayinin yeraltı ve yüzeysel sulardan kaçak su çekmeleri engellenmeli, fosil akiferden su kullanımına izin verilmemeli, kullandıkları suyu arıtarak tekrar kullanmalarını sağlayacak yasal zorunluluklar getirilmelidir.

Canlıların, güvenilir, sağlıklı, içme kalitesindeki suya erişimi bedelsiz sağlanmalı, bu yaşamsal hak kapitalizmin insafsızlığına terk edilmemelidir.

Yeşil Sol Parti olarak çevre ve iklim adaleti sağlanıncaya dek kentlere ihanet, doğayı talan, canlıların sağlıklı bir ortamda yaşam hakkını gasp edenlere karşı mücadeleyi sürdürecek; eşit, özgür ve yeşil bir dünyayı birlikte kuracağız.

Eylem Tuncaelli – Sinan Tutal

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri

PAYLAŞ