Türkoğlu: UNESCO Raporu, Sur ve Hevsel Bahçelerini rant ve talana açan kayyım politikalarının sonucudur

Diyarbakır Milletvekilimiz Halide Türkoğlu UNESCO’nun, Amed Surları ve Hevsel Bahçeleri hakkındaki raporuna ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Türkoğlu, şunları söyledi:

Bugün burada UNESCO’nun, Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçelerinin “Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne” alınması kararına ilişkin açıklama yapacağız. Biliyorsunuz ki Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri 2015 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) Genel Kurulu tarafından tescillenerek “Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girmiştir. Ancak bugün gelinen aşamada Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri “Dünya Kültür Mirası” listesinden “Tehlike Altındaki Dünya Mirası” listesine geçmiştir.

Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri rant ve talan politikalarına kurban edilmesin

Dünya Mirası Merkezi Ortak Reaktif İzleme Misyonunun Kasım 2022 raporuna atıfta bulunulan UNESCO tarafından hazırlanan raporda, 2012 tarihli koruma planına geri dönme çağrısı yapılıyor. Raporda, “kültürel önemin ve destekleyici tarihsel dokunun ciddi biçimde kaybolması nedeniyle, söz konusu alanın yakın bir tehlike ile karşı karşıya bulunduğu” sonucuna varılmış. Yine raporda şu ifadeler yer alıyor: “Alanın Üstün Evrensel Değeri, mevcut planlama kontrolleri altında izin verilen ve yasal olarak tasarlanan planlardan kaynaklı bir tehlike altındadır”. Bu raporda yer alan her bir tespitin tek bir alt metni vardır, o da Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçelerinin iktidarın savaş, şiddet, rant ve talan politikalarına kurban edilmesidir.
 
Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesine alınacak

Ermeni, Arap, Asuri, Süryani, Kürt, Türkmen gibi farklı inanç ve halkların ortak kültürel değerlerini koruyan Surlar ile çeşitli endemik bitki türleri ve 200’ü aşkın kuş türünü içinde barındıran 8 bin yıllık Hevsel Bahçelerinin Dünya Kültür Mirası Listesinden, Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesine alınması bizler için ne anlama geliyor ve UNESCO neden böyle bir tespitte bulundu?

Hepinizin bildiği gibi UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi kararından hemen bir yıl sonra AKP’nin savaş politikaları sonucu Sur’da sokağa çıkma yasakları ilan edildi. O dönemde tahrip edilen birçok tescilli yapı “imar” bahanesiyle yıkıldı ve yerine betonarmeler ve asla kültürel yapıya uygun olmayan yapılar inşa edildi. Sur ilçesindeki tarihi sur ve yapılarda inceleme yapan UNESCO, Surlar ve Hevsel Bahçelerine dair bir taslak karar raporu hazırladı. Yaşanan tahribata atıfta bulunulan raporda, buraların Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesine alınması sonucuna varıldı. 

İktidarın utancıdır

İşte tam da bu tespit ile birlikte AKP’nin Sur’da yürüttüğü rant ve talan politikaları tescillenmiştir.  Dünyanın Yedi Harikası içine girmeye aday olan kültürel mirasın, korunması gerekenler listesine alınması da bu iktidarın utancıdır. Raporun detayına dair çokça paylaşmamız gereken şey var. Ancak altını çizerek vurgulamak istediğim birkaç noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum. UNESCO’nun raporunun bir kısmında şu ifadeler yer alıyor: “Sur ve çevresi, 2015 yılında Dünya Miras Listesine alınmasından bu yana önemli değişiklikler geçirmiştir. Bu değişikliklerin çoğu doğrudan taraf devlet -yani AKP-MHP iktidarı- tarafından uygulanan projelerden kaynaklanmaktadır.”

Tarihi yapılar kayba uğradı

Artuklu Sarayı yani Amida Höyüğünde yapılan peyzaj çalışmalarının bir kısmında bazı arkeolojik incelemeler yapılarak yürütülmüştür. Ancak diğer çalışmalar sırasında arkeologların bulunmaması kulelerin üst odalarının uyarlanarak yeniden kullanılması gibi çalışmalar, önemli tarihi yapıların kaybına yol açmıştır. 1930’lu yıllardan kalma düşük kaliteli yapıların yıkımı Hz. Süleyman Camiinde (İçkale) peyzajlı bir alan geliştirmek için arkeolojik araştırmalar yapılmadan gerçekleştirilmiştir. On Gözlü Köprü’nün bulunduğu bölgede, bazıları yasa dışı olduğu bildirilen çok sayıda inşaat, peyzaj ve altyapı projesi de mülkün Üstün Evrensel Değerininin önemli ölçüde aşınmasına neden olmuştur.

Hevsel Bahçelerinde geleneksel üretim durma noktasına gelmiştir. Yine nehrin kanalize edileceği bahanesi ile Dicle Vadisi Rehabilitasyon Projesi hayata geçirilmiştir. Bu proje kapsamında yapılan çalışmalar nehir ıslahı değil adeta vadinin doğallığını ve bütünlüğünü bozmak üzerinden gerçekleştirilmiştir. Binlerce yıldır doğal tarımsal üretimle var olan Hevsel Bahçelerinin doğallığı, bugün endüstriyel tarım için feda edilmiştir. Halkın üretimine el konularak Hevsel Bahçelerinde endüstriyel üretim başlatılmıştır. Endüstriyel ürünler büyük araçlarla alan dışına çıkabilsin diye patika yolların yerine 12-15 metrelik caddeler yapılarak bahçenin dokusu ile oynanırken endüstriyel tarım adeta teşvik edilmiştir. Bugün Hevsel Bahçelerinde doğal ve geleneksel üretim durma noktasına gelmiştir.

Bu süreçler halk iradesini gasp eden kayyım rejimi ile pekiştirilmiştir

Nitekim tüm bu süreçler halk iradesini gasp eden kayyım rejimi ile de pekiştirilmiştir. Bugün kadına, Kürde, doğaya yönelik açılan savaşın, erkek egemen iktidarın kayyım rejimiyle sürdürüldüğünü çok iyi biliyoruz. Bizler demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma ile yerinden ve yerelden demokrasi diyerek yola çıkanlarız. Aracısız doğal üretim diyerek kooperatifler kurduk. Domates tarlalarında, lavanta tarlalarında yüzlerce kadının ve gencin istihdamını bu paradigma ile sağladık. Tüm bunları yaparken doğamıza ve kentimizin dokusuna zarar veren her şeyden kaçındık. Yol yapım çalışmalarından üretim alanlarına kadar bu hassasiyetle yaklaştık. Ancak gelinen aşamada kayyımlar eliyle doğamız, yaşam alanlarımız, üretim alanlarımız; onlarca halka, inanca ve kültüre beşiklik etmiş kentimiz kayyım rejimi ile yok edilmek isteniyor.

Kayyım Sur’u talana ve ranta açtı

Daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi bir kez daha vurguluyoruz. Tüm bu yaşananlar Amed’in, Sur’un, Dicle’nin, Hevsel’in dokusuna uygun bir şekilde restore edilmesi çağrımıza kulak tıkamanın sonucudur. AKP iktidarı ne yaptı? Belediyelerimize kayyım atayarak “ihya ve inşa” adı altında Sur’u ranta ve talana açtı. Kimliksiz yeni yapılar inşa etti ve tarihi kenti yaşam alanı olmaktan çıkarıp ticari alana, ranta dönüştürdü. İktidarın sermayesine peşkeş çekildi. Adeta hapishaneleri aratmayan küçük saraycıklar inşa etti. Bu alanda yaşayan ve kültürün taşıyıcıları olan Sur halkı göçertildi, demografik yapı değiştirilmeye çalışıldı. Kamulaştırma adı altında halkın yaşam alanlarına el konuldu. 

Savaş ve rant politikalarıyla Sur’u talan eden zihniyete karşı mücadelemiz bitmeyecek

UNESCO’nun raporu bize gösteriyor ki Sur’da yaşananlar, ciddi bir tahribata ve yıkıma yol açmıştır. Kayyımların uygulamaları da tam da hafızasızlaştırma, tarihi yok etme üzerine kurulmuştur. Savaş ve rant politikalarıyla Sur’u talan eden bu zihniyete karşı bizim mücadelemiz de bitmeyecektir. Ki Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi tam da bu politikalara karşı kültürel ve tarihi mirasa sahip çıktığı için Dört Ayaklı Minare önünde katledildi. Tahir Elçi’nin katledilmesine ilişkin süren dava da bu politikalardan bağımsız değildir.  Yarın 1 Eylül Dünya Barış Günü. Toplumsal barış da ancak hakikatlerin gün yüzüne çıkmasıyla, gerçek bir yüzleşmeyle mümkündür. Savaşın, kültürümüzü nasıl yok etmek istediğinin tanıklığını yapan bizleriz. Yeşil Sol Parti olarak; hakikatin peşinden koşmaktan bir an geri adım atmayacağız ve barış için, tarihimizi ve doğamızı savunmak için mücadele etmekten geri durmayacağız.  

AKP’nin kayyımlarını kentlerimizden çıkartacağız


Talanın ve rantın sürdürücüsü olan, kültürel mirasımızı tehlikeye atan kayyım uygulamalarına son verilmelidir. Kayyımlar kültürümüzü, yaşam alanlarımızı, hafızamızı, tarihimizi yok etmeye çalışıyor. Ancak şunu da söyleyelim; merkezden atama usulüyle ne tarihimizi ne de hakikatimizi yok edebilirsiniz. Bizler; yerelde daha güçlü örgütlenmenin, yerel demokrasiyi güçlendireceği inancıyla mücadele ediyoruz. Dolayısıyla çözüm de yereli güçlendirmekten geçer. Rantın, savaşın, talanın ve tahribatın panzehiri yerel demokrasiyi güçlendirmektir. Diyarbakır milletvekili olarak Diyarbakır halkı başta olmak üzere herkese bu çağrıyı yapıyorum; yerel demokrasinin güçlendirilmesi için örgütlenme çalışmalarımıza daha çok ağırlık vereceğiz ve AKP’nin kayyımlarını kentlerimizden çıkartacağız.

UNESCO’ya da çağrımızdır: Evet, sizler tüm bu talan ve tahribata karşı “projeleri durdurun” çağrısı yapıyorsunuz ve Türkiye’yi bu konuda sorumluluk almaya çağırıyorsunuz. Ancak bu konuda sorumluluklarınızı yerine getirerek Sur ve Hevsel’in Dünya Miras Listesinde yer alması için iktidarın politikalarına karşı da tavır almalısınız.

Son olarak ıslah etme adı altında Dicle Vadisinin, nehrinin, Hevsel Bahçelerinin, Sur’un yani bir bütün olarak Amed’in dokusunu, tarihini, özünü, özgünlüğünü bozarak ayakta durmaya çalışan iktidara tek bir şey söylüyoruz: Ne Kırklar Dağı’nın düzünü ne Dicle’nin derinliğini ne de Hevsel’in kapsayıcılığını rant ve talan düzenine kurban etmenize izin vermeyeceğiz.

31 Ağustos 2023

PAYLAŞ