25 Ağustos 2018 günü İstanbul Galatasaray’da Cumartesi Annelerinin 700. Hafta oturma eylemi öncesi kayıp yakınlarına yönelik kolluk güçleri tarafından yapılan müdahale kayıpların acısını daha da derinleştirmiş; vicdanları yaralamıştır.
23 yıldır, yaz kış demeden, cumartesi günleri adalet ve vicdan talebiyle gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sormak üzere Galatasaray’da oturma eylemi yapan 82 yaşında bir anne, bir kayıp yakını, beraberindeki 27 insan hakkı savunucusu ile birlikte gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan birçoğu darp edilerek yaralandı. Emine Ana’yı gözaltına almaya çalışanlar, çocuklarını arayan annelere, kayıpları arayan aktivistlere saldıranlar insan olmanın en temel değerlerini ayaklar altına aldılar.
12 Eylül 1980 döneminde gözaltında zorla kaybedilen Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Ana, bazı kayıp yakınları ve hak savunucuları ile 2011 yılında Dolmabahçe’de bir araya gelen dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisinin ve hükümetinin kayıpların, faili meçhul cinayetlerin açığa çıkarılması ve faillerini bulunması konusunda kararlı olduğunu belirtmiş ve Berfo Ana’ya söz vermişti. Ömrü ancak 106 yıl yeten Berfo Ana, verilen sözler yerine getirilmediği için oğlunun akıbetini öğrenemeden gözü arkada yaşamını yitirdi. Şimdi ise faillerin bulunacağına dair söz, cumartesi annelerinin/insanlarının sesini kısma kararlılığına dönüştü.
Bir siyasal iktidarın konunun üzerine kararlılıkla gitmemesi, hatta hak arayan kayıp yakınlarının sesini kısmaya, bir bakanın akıl almaz, vicdana sığmaz söylemlerle karalamaya çalışması, insanlığa karşı işlenen bu suçun, kaybetme eyleminin resmi olarak ve mutlak biçimde inkâr edilmesi anlamına gelir. Yakınları, kaybedilen kişinin yaşayıp yaşamadığını, yaşıyorsa nerede, hangi koşullar içinde tutulduğunu, öldürüldüyse cesedinin nerede bulunduğunu öğrenememenin derin acısı içindedir. Uzun yıllar boyunca süreklilik gösteren bu durum “kayıp” yakınları açısından; “işkence ve zalimce, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele” yasağının ihlali anlamına gelir.
Bu topraklarda yaşanmış, gözaltına alındıktan sonra kaybedilmiş; akıbetleri belirsiz, failleri cezasız kalmış kaybetme eylemleri siyasal iktidardan sivil topluma kadar topyekûn bu toplumun, Türkiye’nin utancıdır. Utançtan kurtulmanın bir adımı olarak siyasal iktidar Birleşmiş Milletlerin kısaca “Kayıplar Sözleşmesi” olarak bilinen “Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmesi”ni hiçbir çekince koymadan derhal imzalamalı ve onaylamalıdır.
İktidara ve İç İşleri Bakanı Soylu’ya sesleniyoruz.
Ağıt yakacak bir mezarı olmayan, ömürlerini gözaltında kaybedilen çocuklarını ve faillerini aramaya adayan Anaların 700 haftadır süren barışçıl eylemini “terör” damgasıyla gayri meşru hale getirmeye çalışmaktan vazgeçin. Bu saldırgan tutumunuzla Anaları çocuklarının peşinden koşmaktan vazgeçiremezsiniz. Anaların en masum, en insani eylemini o çirkin sözlerinizle lekeleyemezsiniz.
Yeşil Sol Parti olarak Cumartesi Annelerine, kayıp yakınlarına ve insan hakları savunucularına 700. Oturma eylemi öncesi yapılan müdahaleyi kınıyoruz. Kayıpları aramak insanlık görevidir. Kaybetmek insanlık suçudur. Bu suça ortak olmamak için vicdan sahibi herkesi Analarla dayanışmaya davet ediyoruz.
Eylem Tuncaelli – Naci Sönmez
Yeşil Sol Parti
Eş Genel Sözcüleri