İktidar, 7 Haziran genel seçimlerinden sonra başlayan ve 15 Temmuz darbe girişimi ile devam eden 16 Nisan referandumuyla yeni bir boyut kazanan krizini OHAL/KHK uygulamaları ve başkanlık rejimi ile aşmaya çalışmaktadır. İçeride ve dışarıda uyguladığı yıkıcı, yok edici, iktidarını güçlendirme amaçlı politikaları bu yolu iktidara adeta dayatmaktadır.
İç ve dış siyaset düne göre çok daha fazla içiçe geçmiş durumdadır. Özellikle Ortadoğu’daki her gelişme doğrudan iç siyasi tercihleri etkilemektedir. Bu nedenle iktidarın bu bütünlüklü siyasetini gözeten bir muhalefetin etkili olması mümkün olabilir. İktidar/AKP siyasetini ikna ve toplumsal uzlaşma zeminlerini ortadan kaldırarak dayatma ve şiddet üzerinden uygulamaktadır. Egemen bloğa itaat etmeyen kimsenin var olma hakkının olmadığı koşullarda yaşamsal hakların tümü tehdit ediliyor demektir.
Yürüttüğü kutuplaştırma siyaseti ile toplumsal yarılmayı tehlikeli biçimde kalıcılaştırmak kendi varlığının ön koşulu haline gelmiş durumdadır. Referandum süresince kutuplaşmayı aşma yönünde yürütülen çabaların yeni bir demokratik ülke talebinde de ısrarla sürdürülmesi gerekmektedir. Bu konuda birlikte yaşayacağımız tüm kesimlerle temas noktalarını açığa çıkaran bir politik hatta ilerlemeliyiz.
İktidarın evet/hayır kampanyasında olumlu-olumsuz diyebileceğimiz demokratik teamüllerden oldukça uzak toplumu kamplaştırma söylemleri ile rejim değişikliği çalışmaları, geleneksel tabanında bile çatlak oluşmasına engel olamamıştır.
Dış siyasette özellikle Ortadoğu’da politik tercihleri, hedefine ulaşamamış yıkıcı sonuçlara yol açmıştır. Saldırganlık politikaları gücünden değil güçsüzlüğünden kaynaklanmaktadır. İktidarın içinde süren çatışma nedeni ile sistem krizinin aşılma olanakları ortadan kalkmakta ve tıkanma gittikçe artmaktadır.
Uluslararası krizin derinleştiği koşullarda enflasyon artışı ve ekonomik küçülme ülkede de krizin derinleşmesine yol açmaktadır. Bu durum yeni muhalefet olanakları potansiyeli taşımaktadır.
Uzun süredir tüm muhaliflere yönelik baskı politikaları, kamuda yüz binlerce insanın KHK ile işine son verilmesi, bir kısmının tutuklanması, HDP Eş Başkanlarının, milletvekillerinin, belediye başkanlarının, binlerce üyesinin tutuklanması, son olarak CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanması ile yeni bir boyut kazanmıştır. CHP’nin gelinen noktadaki sorumlulukları unutulmadan “adalet” talebinin sahiplenmesi gerekmektedir. Hak arayan insanların ortaya koyduğu demokratik tepkiler bastırılırken açlık grevindeki insanların tutuklanması toplumsal vicdanı yaralamaktır. Demokrasi mücadelesinde kim haksızlığa uğrarsa yanında olmak ve uzun süreli bir çaba içinde olunması gerekmektedir.
İktidar güçlerinin tüm yaşam alanlarına müdahaleleri, son olarak zeytin yasasının geri çekilmek zorunda kalınmasının gösterdiği gibi etkili muhalif tepkiler yapılabildiğinde engellenebilmektedir.
Bileşeni olduğumuz tüm mücadele alanlarında özgürlükçü, demokratik bir anayasa talebi etrafında şekillenen bir muhalif hattı oluşturma mücadelemizi sürdüreceğiz.
17.06.2017