ZEYTİN İTTİFAKINI OLUŞTURMAYA ÇAĞIRIYORUZ

SERMAYE ZEYTİN AĞACINA “ENGEL”, BİZ “YAŞAM” DİYORUZ
TÜM TOPLUMU ZEYTİN İTTİFAKINI OLUŞTURMAYA ÇAĞIRIYORUZ

Bu hafta başında Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir haberle, Limak ve IC İÇTAŞ ortaklığındaki YK Enerji’nin Zeytincilik Kanununu değiştirtmek istediği kamuoyuna yansıdı. Şirket, tam üç yıldır, Milas İkizköy’de Akbelen Ormanını ve çevresindeki zeytinlikleri kömür madeni genişletmesi için ortadan kaldırmaya çalışmakta; ancak İkizköy halkının uzun soluklu mücadelesi ile bu amacına bir türlü ulaşamamaktaydı.

Ülkenin elektrik arz ihtiyacını bahane ederek, özelleştirme ile satın aldıkları iki santralin kömür ihtiyacını karşılamak için “satın aldıkları” Akbelen Ormanı ve içindeki zeytinliklerde bir türlü üretime geçemeyen şirket yetkilileri, Zeytincilik Kanunu için “bu yasa şu anda bizim elimizi kolumuzu bağlıyor. En azından yerli kömürle üretilen elektrik santraller için değişikliğe gidilmesi ihtiyacı hissediyoruz.” diyor. İkizköylüler tam 3 yıldır yürüttükleri hukuk mücadelesi ve doğrudan eylemlerde şirketin zeytinlik talanını 1939 tarihli bu kanuna dayanarak yürütüyor.

Bu, ülke topraklarının kadim bir değeri olan zeytine yönelik ilk saldırı değil. 20 yıllık AKP hükümetleri bundan önce 10 kez daha zeytin ağacını ve zeytinlikleri koruma altına alan 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkındaki Kanunu sermayenin çıkarları doğrultusunda değiştirmeye çalıştı. Bu düzenlemelerin tamamı yargı yoluyla ve/veya güçlü kamuoyu baskısı ile iptal edildi ya da geri çekilmek durumunda kaldı.

Zeytin Anadolu ve Mezopotamya için Vazgeçilmezimizdir

Belki hiçbir konuda bu kadar güçlü çıkamayan kamuoyu tepkisinin zeytin için tüm toplumsal kesimleri bir araya getirerek ortaya çıkmasında birden çok neden var. Zeytin, 8,9 milyon dönüm alana yayılmış, 187 milyon zeytin ağacı ile çok önemli bir tarım ürünü. Türkiye’de, 320 bin adet zeytin üreticisi aile işletmesi olduğu tahmin edilmektedir. Özellikle Ege ve Marmara bölgelerinde zeytincilik küçük çiftçiler için önemli bir geçim kaynağıdır.

Ama daha fazlası var. Zeytin bu topraklarda mitolojiden, dinler tarihine, Anadolu ve Mezopotamya halklarının kültürlerinde en özel yeri olan ağaçtır. Zeytin bütün ağaçların ilkidir ve sonuncusu olacaktır. Çünkü hala ayakta ve meyve veren 3000 bin yıllık bireyleri ile zeytin ölmez ağaçtır. Hem insan medeniyetinin beşiği olan; hem de etnik, dini, politik nedenlerle bin yıllardır savaşın eksik olmadığı coğrafyamızda; şimdi her zamankinden çok sıkı sıkıya sahip çıkmamız gereken barış idealinin simgesidir yok edilmek istenen.

Ekolojik Bir Değer Olarak Zeytin Vazgeçilmezimizdir

Toprağı, ağaçları, kuşları, orta ve büyük memeli yaban hayvanları, bitkiler ve çalıları ile zeytinlik Akdeniz Havzasına özel önemli bir ekosistemdir. İklim krizinin su, gıda, sağlık ve göç krizleriyle katmerleneceği o yakın geleceğe bu kadar yaklaşmışken milyonlarca dönüm arazide doğal bir karbon yutağı olan zeytinliklerin, kömür için yok edilmek istenmesi, tam da kapitalizmin döngüsel kriz anlayışına yakışır bir saldırıdır. Bu ekolojik değerden vazgeçmek insanlar için gıda güvencesi ve su güvencesini tehdit edecek, zeytin ekonomisine bağlı yaşayan milyonlarca insan için yoksullaşma ve mülksüzleşme anlamına gelecektir.

Zeytinlikleri madenciliğe açmak, zaten maden, enerji, imar projeleri ile kıskaca alınmış coğrafyamızda, yeni bir ekolojik yıkım furyasının da başlangıcı olacaktır.

Enerji İçin Geçici, Yıkıcı ve Sermaye Odaklı Çözümler Değil, Sürdürülebilir ve Toplumcu Çözümlerin Zamanı

Elektrik ihtiyacı bahanesiyle ayakta tutulmaya çalışılan eski ve çoktan emekli olması gereken termik santrallere kömür sağlamak için şirketlerin önünü açmak üzere planlanan yasa değişikliği, enerji arz güvenliğine kalıcı bir çözüm üretmekten uzaktır.

Onlarca, yüzlerce yıllık zeytinliklerin yok edilmesi ile ulaşılacak, en çok beş-on yıllık kömür rezervlerine yatırım yapmak ölü yatırım yapmaktır. Türkiye, Ekim 2021’de Paris İklim Anlaşması’nı onaylayarak taraf olmuştur. Bu çerçevede üstlendiği uluslararası sorumluluk gereği, daha fazla gecikmeden fosil yakıtlardan çıkışın yol haritasını belirlemeli; hem kömürde ısrar etmenin getireceği ekonomik yükten, hem de kömürün neden olduğu ekolojik, halk sağlığına dair, sosyal ve kültürel bedellerden bir an önce kurtulmalıdır.

Yenilenebilir enerji kaynaklarını en yüksek düzeyde kullanan, kapitalist üretim-tüketim paradigmasına alternatif geliştirebilen, topluluk merkezli, demokratik bir enerji politikası; yaşamı tehdit eden iklim krizine verilebilecek tek akılcı yanıttır. Ve bu enerji geleceğinde kömüre yer yoktur.

Zeytini Engel Görenleri Engelleyeceğiz

Doğayı hammaddeye indirgeyen ve sömüren küresel kapitalizmin 10 yıllardır sistematik olarak uyguladığı neoliberal politikalar, şirketlerin çıkarları ve “kalkınmanın” önünde engel olarak gördüğü her şeyi olduğu gibi bugün de zeytinlikleri ortadan kaldırmak için yeni bir ataktadır.

Zeytincilik Kanununun, zeytinlikleri madencilik faaliyetlerine açmak için değiştirilmesi, yaşama düşman bu ideolojinin bir yansımasıdır. Toplumu bir bütün olarak bu yeni saldırı ve ekolojik yıkım planı karşısında zeytin ittifakını kurmaya, kadim zeytin ağaçlarına, zeytinliklere ve yaşama sahip çıkmaya davet ediyoruz.

Çünkü zeytin hayattır.

PAYLAŞ